hazzetmediğim bir sürü insan var hayatta. normal olarak. yalan yok, bir zamandır bunların mümkünse topluca bir uçak kazasında falan ortadan kaybolmasını da diliyorum. hiç öyle insani duygulara falan sahip değilim. o listeyi sonra açıklarım ama o uçakta mutlaka olsun dediğim adamlardan birisi hakkı devrim.
bu adam nasıl oldu bir anda bir medya gurusu haline geldi birisi bana izah etsin. televizyonda konuştukça hohoho, hihihi gülenler "tonton dede"lerinin sıcaklığında, hoş sohbetinde eğlenirken bunu düşünmüyorlar elbette ama bilhassa yazılarında gündelik hayattaki faşizmi yeniden yeniden üretip duruyor bu herif. işte birtakım eblehler de "aman güzel türkçemizin bekçisi", "aman ne tatlı bir ihtiyar" diye övüp duruyorlar kendisini.
ben bunları çok zamandır düşünürdüm zaten de, geçen radikal'e
yazdığı yazı tam demek istediğime denk düştü.
kürtçe trt hikayesinden bahsediyor, ne kadar memnun olduğundan söz ediyor falan filan. sonra bir eski anısını anlatıyor:
"....Çünkü efendim, davet sahibi Kürt köyünde Türkçe bilen, yani muhtarlığa aday olabilecek bir Allahın kulu yokmuş.
Hocam, ki o da Kürt kökenli ve ünlü bir ailenin evladıydı, sordu bana o zaman:
– Sence Türkiye Cumhuriyeti’nin Kürt politikası nedir?
– Asimilasyon değil mi Hocam, dedim?
– Anlamını da söyle o zaman!
– Asimilasyon! Yani «Kendine benzetme, bir tutma, sindirme, kendi içinde eritme, özümseme, kendine mal etme...» değil mi Hocam?
– Tamam! Bir sualim de şu sana: ahalisi arasında Türkçe de bilir tek fert bulunmayan köyler olduğuna göre, Cumhuriyet’in 40’ıncı yılında asimilasyon politikası hedefine ulaşmıştır, diyebilir miyiz?
– Diyemeyiz Hocam, dedim utanarak, üzülerek.
Onunki de öfke değil, bir teessüfün ifadesiydi zaten.
Cumhuriyet’in 40’ıncı yılında hoca-talebe birlikte dert edindiğimiz hatadan kurtuluşun ilk adımını, o günden bir 46 yıl daha sonra nihayet attık, diye seviniyorum. Bunu bana çok görmeyin!..."
tonton faşist, kürtleri asimile edemediğine 40 yıldır üzülürmüş, utanırmış yani! altına da "Ve Dil Yâresi köşemde artık «Kürtçe dostları» başlığını da kullanabilir miyim, diye düşündüm. Bunun için bana, Türkçe’yi de, Kürtçe’yi de iyi bilen bir gönüllü yardımcı lazım." diyerek ama "ayyy ne kadar demokrat bir adam yaaa" da dedirtiyor bize. (o linke tıklayın, yorumlara bakın hele)
ulan diyorum, ben mi yanlış değerlendiriyorum bir sürü hikayeyi ama biliyorum ki gündelik hayatta böyle çaktırmadan yapılan faşizm her bakımdan en tehlikelisidir aslında. zira kurda kuzu teslim etmekten farkı yoktur.
hasılı o uçakta hakkı devrim mutlaka olmalıdır, yanında okan bayülgen'le birlikte tabii...