25 Mayıs 2007

tebdili mekan


arkamda Sultanahmet, deniz vardı; artık önümde Ayasofya, Aya İrini var...

23 Mayıs 2007

"bütün bunlar ne"

pıt'ın enteresanlıklarından birisi de şu: kendi kendine zorluk yaratmak. bir şeyin peşindeyse -gazoz kapağı, erik çekirdeği, fıstık, fare oyuncağı...-, misal o şey sandalyenin altına kaçtıysa, hemen atlamıyor üzerine, ille patisini böyle arkalardan uzatıp, güç bela dokunmaya çalışıyor falan... oyunu uzatma arzusu sanırım. kierkegaard'ın "haz erteleyicisi" gibi...

dün Bursa'ya gitmeyi onca istememe rağmen gidemedim. bizimkiler de sağolsun Marmaris Belediye'ye elenip, play-off'un ilk maçında bıraktılar işi. daha da Bursa'ya gider miyim bilmiyorum.

sürmenaj, ruh daralmasına da sebep olabiliyor. iki ucu boklu değnek: bir şey yapılacaksa böyle zamanlarda yapılabilir; insan böyle zamanlarda sonuçlarını tam olarak idrak edemeden "kendine rağmen" bir şeyler yapabilir. beri yandan Corto neden adamımızdır? tam da böyle şeylere aldırmadığı için... dediği gibi "...Muzip şeytanlarca saklanan hazine kesinlikle var ve sorularımızla yanıtlarımızın labirentleri arasında bulunması mümkün olmuyor..."

17 Mayıs 2007

sisifos

insan durduk yerden mi yuvarlanıyor "saçma"nın içine?

"Ağaçlar arasında bir ağaç, hayvanlar arasında bir kedi olsaydım, bu yaşamın bir anlamı olurdu, daha doğrusu bu sorunun hiç anlamı olmazdı, çünkü dünyadan bir parça olurdum. Bu dünya olurdum, oysa şimdi tüm yakınlık gereksinimimle onun karşısındayım. Öylesine önemsiz olan bu us, işte beni tüm evrenin karşıtı yapan bu. Bir kalemde yadsıyamam onu. (...) demek onu sürdürmek istiyorsam, her zaman yenilenen, her zaman gergin ve kesintisiz bir bilinçle sürdürebilirim.(...) Umut etmeyi bırakmasını öğrendi."

"hayat güzel" zırvalığından söz etmiyorum ama yine der ya adamımız, Sisifos'u mutlu tasavvur etmek gerekir. yorgun olduğu da kesin tabii...

12 Mayıs 2007

resimli türkiye tarihi

Modern Türkiye'de Siyasi Düşünce'nin "sol" cildi beni bitirdi hakikaten. fotoğraf altı yazmak bir şey değil nispeten ama fotoğraf bulmak... Sosyalizm ve Toplumsal Mücadeleler Ansiklopedisi'nde bakmadığım cilt kalmadı neredeyse. bizim arşiv de gayet iyi aslında ama karışık, iğneyle kuyu kazmaya benziyor bazen durum. tabii bir tür resimli türkiye tarihi gibi de oldu benim için durum, o bakımdan memnunum. az bilinen bir sürü resmi de dolaşıma sokmuş olacağız hem...

03 Mayıs 2007

koşu bandı


koşu bandı denilen icada inanacak mıyız, inanmayacak mıyız? iki gündür bunun temel bir medeniyet sorusu olduğunu düşünüyorum. koca koca göbeklerimizle (benimki biradan), yağlı yağlı kıçlarımızla var olmaya çalışmanın haz deryalarında atılan kulaçlarla eş olmadığını nasıl bilebiliriz ki yaşamadan? ama tabii belki de koşu bandına çıkanlar sadece kendilerini iyi hissetmek istiyorlar. "koşmanın da sahtesi var işte" de denilebilir o ayrı.

"başka türlü bir dünya mümkün" lafına öteden beri gıcık olurum. her şeyin başka türlüsü mümkündür ama dünyanın değil; dünya esasen olduğu gibi kalır, sen başkalaşabilirsin elinden gelirse. başka türlü bir sen, ben belki mümkün olur ama işte kararımızı vermemiz gerek; koşu bandına çıkacak mıyız, çıkmayacak mıyız? iş burada bitse, çözmesi kolay olurdu elbette. o kararı vermek esas olarak göt/göbek isteyen! (ben? prensip olarak çıkmam koşu bandına. ama bir takım kararlar vermek için yeterince götlü göbekliyim. sanırım! emin değilim!)

1 Mayıs'ta Taksim'de, Kazancı'nın orada, polisin yuvarlağının içinde, tam the Marmara'nın önünde, kafamı kaldırınca koşan insanlar gördüm. bildiğin fitness salonu, bildiğin koşu bandı, bildiğin insan. bir yandan koşup bir yandan aşağıya bakıyorlardı...
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...