03 Şubat 2009
van minut, ekscüz mi...
"romantik isyankar" eline kronometreyi almış, gerekli ölçümleri yapmış ama daha esaslı bir şeye de temas etmiş: bizim kofti kahramanın kahramanlığını en azından o ilk anda sadece bizim anladığımızı söylüyor.
cinsiyetçilik tartışmasını bir kenara koyalım, adına "delikanlılık" denilen şeye anlam biçenlerdenim ben şahsen. hatta bunun bir hayat tarzı, dünya görüşü olduğunu da iddia edebilirim. fakat başka bir sürü şeyde olduğu gibi bunda da asıl olan, senin o kalıba girmenden ziyade, onun bir kalıp olarak senin üstüne oturup oturmamasıdır. bunu da ancak hayattaki hal ve gidişin belirler zaten. sonuna kadar kovalanan artistliklere manalı da olsa manasız da gönlümüz açık ama artistlik yapıp ondan sonra "benim sözüm moderatöreydi" falan demeyeceksin tabii. ya da ne bileyim, "gazze'de çocuklar ölüyor" diye feryat ederken kendi memleketinin boşaltılan, yakılan köylerinde ölen çocukları, daha 12 yaşındayken vücutlarına 13 kurşun giren çocukları unutmayacaksın. yoksa zaten üzerinde anca anca delikanlı olmayı çok arzulayan lümpen bir mahalle bıçkınına yakışacak kadar duran artistlik de delikanlılık da silinir gider.
haaa, tabii mevzu şu, memleketimiz artık delikanlılığın başka türde kodlandığı bir yerdir, memleketimiz artık at izinin it izine karıştığı bir yerdir. tam o yüzden işte koyun-keçi-abdurrahman çelebi denkleminin gayet geçerli olduğu bir yerdir; o da ayrı...
şükür, eso'nun meşhur sözü hep kulağımda büyüdüm ben: "kıçına güvenmiyorsan borazancı olmayacaksın." en azından artistliğimin kaynağını, kıçımın ölçüsünü biliyorum. allah olmayana da versin tabii...
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder