19 Ocak 2010

elhan-ı şita

bugün caddede öyle dururken, yanım yakınım insan dolu, öfkeli, huzursuz, "bir açık mezar olarak türkiye" lafının hâlâ arkasında, aslında pek sevmediğim şekilde lapa lapa değil de ıslak ıslak yağıyor olsa da karı görünce aklıma gelip duran şiiri bir türlü atamadım zihnimden.

elhan-ı şita, cenap şahabettin'den. kime, niye gittiği malum...

Bir beyaz lerze, bir dumanli uçuş,
Eşini gaib eyleyen bir kuş gibi kar
Gibi kar
Geçen eyyâm-i nevbahari arar...
Ey kulûbün sürûd-i şeydâsu,
Ey kebûterlerin neşideleri,
O baharin bu işte ferdâsi
Kapladi bir derin sükûta yeri
Karlar
Ki hamûşâne dem-be-dem aglar.
Ey uçarken düşüp ölen kelebek
Bir beyaz rîşe-i cenâh-i melek
Gibi kar
Seni solgun hadîkalarda arar.
Sen açarken çiçekler üstünde
Ufacik bir çiçekli yelpâze,
Nâ'şun üstünde şimdi ey mürde
Başladi parça parça pervâze
Karlar
Ki semâdan düşer düşer aglar!
Uçtunuz gittiniz siz ey kuşlar;
Küçücük, ser-sefîd baykuşlar
Gibi kar
Sizi dallarda, lânelerde arar.
Gittiniz, gittiniz siz ey mürgân,
Şimdi boş kaldi serteser yuvalar;
Yuvalarda -yetîm-i bî-efgân!-
Son kalan mâi tüyleri kovalar
Karlar
Ki havada uçar uçar aglar.
Destinde ey semâ-yi şitâ tûde tûdedir
Berk-i semen, cenâh-ı kebûter, sehâb-ı ter...
Dök ey semâ -revân-ı tabiat gunûdedir-
Hâk-i siyâhın üstüne sâfî şükûfeler!
Her şahsâr şimdi -ne yaprak, ne bir çiçek!-
Bir tûde-i zılâl ü siyeh-reng ü nâ-ümid...
Ey dest-i âsmân-ı şitâ, durma, durma, çek.
Her şâhsârın üstüne bir sütre-i sefîd!
Göklerden emeller gibi rizan oluyor kar
Her sûda hayâlim gibi pûyân oluyor kar
Bir bâd-ı hamûşun Per-i sâfında uyuklar
Tarzında durur bir aralık sonra uçarlar,

Soldan sağa, sağdan sola lerzân ü girîzân,
Gâh uçmada tüyler gibi, gâh olmada rîzân
Karlar, bütün elhânı mezâmîr-i sükûtun,
Karlar, bütün ezhârı riyâz-ı melekûtun.
Dök kâk-i siyâh üstüne, ey dest-i semâ dök.
Ey dest-i semâ, dest-i kerem, dest-i şitâ dök:
Ezhâr-ı bahârın yerine berf-i sefîdi;
Elhân-ı tuyûrun yerine samt-ı ümîdi.


ps. şurada bugünün türkçelisi hali de var.

06 Ocak 2010

hesap kitap-2009


bir hafta geldi de geçti bile ama her senenin ilk yazısında hesap kitap çıkarmak gelenek olmuş. 2009'un hesabı öyleyse:

fena kitaplarla ilgilenmedim bu sene. yine de favorim vakti zamanında okuduğum (üniversite 1 olmalı, sabaha karşı bir vakitte masanın kör ışığında bitirdiğimde içimde kalan duyguyu hatırlarım. nitekim hala en son 2-3 sayfası çarpar beni) gramsci biyografisini yeniden hayata sokmak "iyi ki" dediğim işlerden. yine bir sürü yazı sağa sola. içime gayet sinenler de var, yalapşap olanlar da.

yılın sürprizi Birikim hikayesi kuşkusuz. para verip aldığım ilk Birikim'i de hatırlıyorum: Nisan 96, sayı 84. valide-peder ulus'taki halden dönüyorduk, günlerden de pazardı. aradan geçmiş 13-14 sene demek. bizim burada işler pek bilindik şekilde yürümediğinden daha ziyade sıranın bana gelmiş olmasından kaynaklı sorumlu müdüriyet. ama yine de işte 13-14 sene öncesinden bakınca hikayeye...

bozcaada, uzun zamandır unuttuğum tatil mefhumunu yeniden hatırlattı. kesinlikle "en iyi tatil" sıralamamda ilk üçe girer. her bakımdan pek güzeldi.

çok film seyrettim, istediğim kadar çok okumadım, iyi müzik dinledim (halihazırda arnavut rock-alternatif müziğini benden daha iyi tanıyan birisi olduğunu sanmam memleketimizde), zaman zaman "adamsendeciliğe" kapıldım çalışmam gerektiğini bile bile oturdum, eskiye göre biraz daha çok uyudum sanırım (yaşlılık alametleri artık bunlar), halı sahalara geri döndüm, çok sigara içtim.

maddi durumlar her zamanki gibi lotoya muhtaç halde (ulen bunu da bi tutturamadık yani), maneviyat gayet sağlam.
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...