30 Kasım 2006

tuzlu suda konserve insan

bir tramvay dolusu insan alınır. tramvay dik gelecek şekilde tutulur. şöyle bir-iki defa yere vurularak insanların iyice yerleşmesi sağlanır. sonra kapılar birden açılır, insanların dışarı fışkırması zevkle seyredilir. "konserve insan".

pencereden bakınca Sultanahmet'i görebiliyorum. sonra denizi de. ama sırtım denize dönük oturuyorum. çünkü yayınevine ilk geldiğimde temmuz'du, karşı masaya çok fena güneş geliyordu. sonra ben de o kadar deniz meraklısı bir insan olmadığımdan, "ne oturacam karşıya" demiştim. şimdi bunları yazınca pişmanmışım izlenimi doğurdum sanki ama değilim esasında.

hasılı, papa geliyor...

8 yorum:

Adsız dedi ki...

istanbul'da taksiciyle baş edebilmek demek hakkıyla istanbulun kurdu olmuşsundur demektir, yoktur karada ölüm sana.

hiç taksiye binmiyorsan,istanbulu dize getirmişsindir, kıvo değil,kıvanç bey demiştir istanbul artık sana,

Hiç taksiye binemiyorsan dönmek gerek yol yakınken ve yolda ayak yalınken.

senin durumun mu?NORMAL insan durumu

Unknown dedi ki...

esat mahmut karakurt, "bir kadın kayboldu" isimli romanında şöyle der mesela... 'Seher, yarın sabah nurdan bir kuşak gibi İstanbul ufuklarını sardığı zaman, çocuklar biraz daha gençleşmiş, gençler biraz daha olgunlaşmış, olgunlaşanlar da, biraz daha ihtiyarlamış olarak gözlerini güneşe açacaklar!...
Ne anlaşılmaz, ne garip mahluklarız biz!... Zaten "saksıdan bir çiçek koparıp göğsümüze takacak kadar kısa geçen hayatımızda" gülünecek ve ağlanacak zamanları bile birbirinden ayırt etmeye gücümüz yetmiyor!...'

hundertwasser dedi ki...

haydi canım şimdi, bariz deniz'e imrenmişsiniz siz! siz angara'lıların hep böyle bir handikapı olmuştur zaten; hepiniz "denizci"siniz içten içe de, çaktırmamaya çalışıyorsunuz. deniz sevmiyorsunuz da o yüzden mi istanbul'un en güzel deniz gören semtlerinden birinde ikamet ediyorsunuz, çalışıyorsunuz? aslında hayatınız deniz etrafında dönüyor da siz kabullenmek istemiyorsunuz kuzum...

kafcamus dedi ki...

sayın hundertwasser,

sizin bu sulu tahriklerinize kapılmak gibi bir niyetim yok. ben prensip olarak denizin dışında olmayı içinde olmaya tercih ederim nitekim. ayrıca da sanki evimiz deniz mi görüyor? görse görse barış bakkal görüyor, fethiye teyze görüyor, karşı üstteki gıcık kaptığım bi ortam olsa da girişsek dediğim çocuğu, az çaprazdan da nuri bilge ceylan görüyor.

kafcamus dedi ki...

"kim gerçekten bakabilmiş ki içine?"... bu da popil'e olsun...

kafcamus dedi ki...

sayın anonim insan, (biliyoruz gerçi kim olduğunu. ifşa edeyim mi?)*

her şeyden önce yorumu yanlış yere yazmışın ona bi şey demiyorum hadi neyse, acemilik. ama ulen kim bana "kıvo" diyecek, haa. diyen olmadı, dedirtmem...


*ediyorum işte hadi bakalım: söz konusu kişi benden memnun kalmadığı için evlenme yoluna kadar sapmış eski ev arkadaşıdır. haa ama nedir, anahtarın yedeği hala kendisinde. hiç iade edeyim falan da dediği yok.

Adsız dedi ki...

anahtarı edeyim iade.gonlumun kapsına cevapsız çağrı dahi bırakmak yok zaten senin aklında,belli.

kafcamus dedi ki...

etme etme, dursun sende. arayamıyorsam da kontörüm yok ondandır yahu...

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...