geçen sene bu zamanlar yazdığım 23 nisan yazısına koyduğum picasso resmini ben ne kadar aradım bilmiyorum ama bildiğim bloga gelenlerin büyük çoğunluğu bu resim üzerinden geliyor. allah razı olsun picasso diyelim. halbuki ben bu çiçekleri daha çok severim mesela.
insan en iyi kendi filminde başrol oynayabilir. "hayatımı yazsam roman olur" diyenler de hep böyle düşünüyor herhalde. fakat gözden kaçan onu okumaya, seyretmeye kaç kişinin hevesi olduğu. "heves" lafı da en çok "eskiden terzi" haydar ergülen'e yakışır, onu bilirim.
24 Nisan 2008
15 Nisan 2008
František Kafka
ne kadar bilgili, ne kadar zeki, ne kadar güzel, ne kadar esprili, ne kadar duyarlı, ne kadar duygulu, ne kadar romantik, ne kadar politik, ne kadar içli, ne kadar sesli olduğumuzu göstermek arzusuyla yanıp tutuştuğumuz boktan ve aslında gayet sıradan bir entellikle karışık lüzumsuz muhabbetleri bir kenara koyalım. acıdan bahsedelim!
52. aforizmada "Im Kampf zwischen dir und der Welt sekundiere der Welt" der Kafka, "kendinle dünya arasındaki savaşta dünyayı destekle" gibi bir şey. tabii bunun acısıyla baş edebilmek için kendinle ayrıca bir savaşa daha girmen gerekebilir o da ayrı...
9 Mayıs>>> Elif'in programa maille katkısıdır. buradan da teşekkür edelim:
52. aforizmada "Im Kampf zwischen dir und der Welt sekundiere der Welt" der Kafka, "kendinle dünya arasındaki savaşta dünyayı destekle" gibi bir şey. tabii bunun acısıyla baş edebilmek için kendinle ayrıca bir savaşa daha girmen gerekebilir o da ayrı...
9 Mayıs>>> Elif'in programa maille katkısıdır. buradan da teşekkür edelim:
"sekundieren", latince "secundus" yani "ikinci [sahis]". desteklemekten cok daha fazlasi. "Der Sekundant" sadece destekleyen degil, aslinda asistanlik yapan, yeri geldiginde temsil eden kisidir. manyak japonlar sepukku yaptiklarinda muhakkak bir sekundant belirlerler[di], yani bu kaishaku-nin sepukku yapan sahsin öne düstügünde katanasi ile boynuna bir darbe vurur ve böylelikle kellenin bedenden ayrilmasini ve kisinin aci cekmeden, onuru ile ölmesini saglardi, zira yanlis zamanda yanlis yere inen darbe kiside korkunc agrilara yol acip, yüzünün aci ile bicimsizlesmesini saglardi ki bu onurlu bir samurai icin büyük bir utancti.
13 Nisan 2008
Kitabi: 06.XI.2006 - 06.XI.2007
10 Nisan 2008
"purple haze"
sakatlandığımı yazmıştım vakti zamanında. doktor bir ay yasak demişti güya ama kaç bir ay geçti, bir seneye gidiyormuş neredeyse. sadece ağrı meselesi bir aydan fazla sürdüğünden değil ondan sonra biraz korktuğumdan biraz canım istemediğinden falan. hasılı dün sahalara döndük fiorentina formamızla (şekerli olduğumuz malum zaten de [şaka maka 10 seneden fazla olmuş, halbuki ilk gittiğim kocaelispor maçı hala aklımda] gavur ellerinde tuttuğumuz takım fiorentina'dır bizim. öyle fatih terim'le falan alakası yok tabii; ondan önce de sonra da. oralara gittiğimizde stadyumu göreceğiz diye saçma salak yürüyeceğimize bir forma almamıştık kendimize sonra sağolsun eş dost oldu bir formamız). şimdi çektiğimiz sırt ağrısı, bacaklarda tutmazlık normal tabii.
"hayatta sorulan her sorunun baba filminde bir cevabı vardır" der tom hanks, meg ryan'la oynadığı "mesajınız var"da. fakat tabii doğrusu, "hayatta sorulan her sorunun futbolda bir cevabı vardır" şeklindedir...
07 Nisan 2008
"it's better to burn out than to fade away"
ne diyor, "her türlü asabi teheyyücatta, bayılmalarda, sinir nöbetlerinde, tıkanıklıklarda emsalsiz bir ilaçtır."
asabiyetten kendimden geçmiş bir halim yok, baygın değilim, sinir krizi hiç geçirmedim. fakat işte tıkanık olabilirim. üstelik hafakan ruhunun falan işi çözmeye yetmeyeceği belli. hasılı, doğrudan lavabo açıcı yutmalı sıcak suyla.
yok, başlık cobain'in intihar notundan değil, neil young'ın "hey hey my my" namlı şarkısından, bunu yazarken o çalıyordu babında.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)