olayların gelişimi:
- Galatasaray, sessiz ve derinden iyi bir transfer yaptı: Lorik Cana.
- mishi bey kardeşimiz Kosova'ya gitmiş.
- onunla laflarken aklıma vakti zamanında, daha ülke bağımsızlığını ilan etmemişken ntvspor'a yazdığım Kosova Milli Takımı yazısı geldi. ntvspor değişirken, eskiye dair her şeyi geride bırakmış, sağolsun, link uçmuş. fakat bir blogçu arkadaş o zamanlar yazıyı almış, bloguna koymuş. mishi bey kardeşimiz, "bunu kendi bloguna da koy Lorik üzerinden" falan deyince "kafama yattı, hoşuma da gitti" (bkz. Tugay Kerimoğlu)
- yazının orijinalini bilgisayardan buldum (daha sonra Tam Saha için güncellemiştim bunu ama o yok ortada). dolayısıyla bu, 16 Şubat 2008'de bitmiş hali. artık takımın yeni bir hocası var, yaptıkları maç sayısı da benim yazıdan beri 3-4 artmış.
- Lorik kardeşimiz, her ne kadar Kosova Milli Takımı'nı seçmemişse de iyi topçudur, sıkı adamdır. kolundaki dövmede yazan "Iliria", bugünkü Arnavutların geldiklerine inandıkları bölgenin/tarihsel halkın adıdır.
- bağlamı da sağladığımıza göre bu yazıyı da bloga koyalım; elde duracağına bizde dursun. gerçi "şunu da yazdık, bunu da yazdık" halinden hoşlanmıyorum ama kayıt altına almak iyidir. hem kupa da bitti, futbola verdiğimiz nispi ağırlık da sonra erer usuldan...
BİR MİLLİ TAKIM YARATMAK…
Sırbistan’daki Kosova özerk yönetiminin girdiği bağımsızlık yolunun, dünyanın son bağımsız devletinin ilanıyla noktalanmasına pek bir şey kalmadı. Yani zaman, geçmişin kanlı kalemini tutma zamanı değil; bir halk bağımsızlığını ilan etmek, kendi devletini kurmak üzere. Kosova Başbakanı eski UÇK (Kosova Kurtuluş Ordusu) gerillası Haşim Taçi, 17 Şubat’ta bağımsızlıklarını ilan edeceklerini açıkladı. Artık Kosova’nın da bir milli marşı, bir bayrağı olacak. Bir milli takımları ise zaten var!
1946’da kurulan Kosova Futbol Federasyonu’nun 2006 yazında milli takım oluşturma kararı alması üzerine milli takım teknik direktörlüğüne getirilen Edmond Rugova, Kosovalı bir Arnavut. Eski futbolcu Rugova; Agim Cana, Fenerbahçe’de de oynayan Fadıl Vokri, Fadıl Muriqi gibi futbolcularla birlikte KF Priştina takımının yıldız isimlerinden birisiydi. Uzun zaman Amerika’da yaşayan, Cosmos ve Kansas City’de oynayan Rugova, milli takımın oluşturulması çalışmaları üzerine Kosova’ya dönmekte tereddüt etmedi. Ancak en temel derdi, bağımsız bir devlet olmadığı için FIFA ya da UEFA nezdinde temsil edilemeyen Kosova’nın ancak dostluk maçları yapabilmesiydi.
Resmi olmayan ilk maçını 1993’te Arnavutluk’a karşı oynayan Kosova milli takımı, bağımsız bir ülkesi olmasa da resmi bir milli takım olarak sahaya ilk kez Ankara’da çıktı. 15 Haziran 2007’de Suudi Arabistan’a karşı oynanan maçı 1-0 kazandılar. Şimdilik oynadıkları son maç da o zaten. Kosova’da futbolun seyrinin geçmişine dair ise ferah ferah konuşmak ne yazık ki pek mümkün değil.
YASAKLAR, ÖLÜMLER…
Yugoslav Birinci Ligi takımlarından olan FC Priştina’nın 1989’da Proleter Zrenjanin (şimdilerdeki adıyla Banat Zrenjanin) ile yaptığı bir maçın sonunda çıkan karışıklıkta sahaya dalan Sırp polisi, 30 bin taraftarın önünde Kosovalı futbolcuları dövmeye başladı. Sıradan bir arbededen söz etmiyoruz, en basitinden Priştina kaptanı Gani Llapashtica’nın bacağının kırıldığı bir dayaktan söz ediyoruz! Aynı maçta birçok Kosovalı taraftar da gözaltına alındı, kötü muameleye maruz kaldı. Bu maçın/olayın bir dönüm noktası olduğu az çok belliydi aslında, zira hemen ardından önce Priştina’nın iç saha maçlarına daha sonra ülkedeki hemen hemen tüm statlara Kosovalı taraftarlar, üstelik sadece onlar değil Kosovalı sporcular da alınmamaya başlandı. Kuşkusuz işin arka planında bir direniş simgesi olmak motivasyonu daha baskındır ama Kosovalıların futbol sevgisi işi Sırpların ulaşamayacağı yerlere taşımaya götürdü.
Kosovalı gazeteci Driton Latifi’ye bırakalım sözü: “El altından malzemeleri temin eden Kosovalı futbolcular, Kosova Ligi’ni organize ettiler. Tutuklamalara, dayaklara, mahkeme kararlarına, Sırp polisinin maçları durdurmasına artık alışmışlardı. Birçok maç durduruldu, çok azında 90 dakikanın sonunda kazanmanın mutluluğu yaşanabildi. Maç takvimi ve oynanacak yerler son ana kadar gizli tutuluyordu, o kadar ki bazen biz gazeteciler bile maçları kaçırıyorduk. Takımlarını sadece Sırplardan oluşturan ekiplerin maçlarını sadece oyuncuların birkaç arkadaşı seyrederken; gizli yerlerde yapılan karşılaşmaları taşların, ağaçların üstünden, maçı izleyebilecekleri herhangi bir yerden seyreden 10 bin kişiye yakın izleyici görmek mümkündü.”
Sadece yasaklamalar değil, ölümler de Kosova futbol tarihinde duruyor: Prizren’deki şehir stadına adı verilen Perparim Taçi gibi birçok futbolcu, yüzlerce Kosovalı sporcu Sırp paramiliter güçlerin elinde hayatlarını kaybetti ya da kendilerinden bir daha haber alınamadı.
KOSOVA DOĞUMLULAR MİLLİ TAKIMA
Lafı uzatmayalım Kosovalılar, futbol oynadıkları için “terörist” ilan edildikleri bir noktadan buraya geldiler. Bağımsızlığın ilanından sonra artık Rugova’nın uluslararası turnuvalarda kendini gösterebilecek bir takımı söz konusu olacak. Lorik Cana (Marsilya), Besnik Hasi (Cercle Brugge), Besart Berisha (Burnley), Mehmet Dragusha (Elversberg) gibi Arnavutluk milli takımında; Valon Behrami (Lazio) gibi İsviçre milli takımında; Shefki Kuqi (Fulham) gibi Finlandiya milli takımında oynayan Kosova doğumlu futbolcular kabul etmeleri halinde -FIFA’nın da oluruyla- Kosova milli forması giyebilecekler. Rugova, meselenin “milliyetçilik meselesi değil Kosovalı olmak meselesi” olduğunun altını kalın kalın çiziyor. Nitekim yine eski bir Fenerbahçeli olan Nikola Lazetic (Torino) ve Jovan Tanasijevic’i (Dinamo Moskova) de Sırp olmalarına rağmen, onlar kabul etmese de, milli takıma davet etti.
Sonuçta Kosovalılar, bayrağın kabul edilmesiyle birlikte muhtemelen şimdiye kadar giydikleri kırmızı-siyah formayı bırakacaklar; vize alamama gibi sorunları bitecek. Fakat şurası kesin ki, attıkları her golde, kazandıkları her maçta hayatlarını kaybeden sporculara, kardeşlerine, akrabalarına, arkadaşlarına da bir selam göndermiş olacaklar…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder