07 Haziran 2007

summertime

bir de çok açık bir şey var, summertime'ın janis joplin&jimi hendrix'li versiyonu...

5 yorum:

Adsız dedi ki...

olaylar şöyle gelişti: açıyorum blog'u, önce resmi görüyorum (marc'ın duvar resimleri, dergi kapakları uçuşmaya başlıyor). ardından müziğin de bir çeşit 'madeleine' olduğunu düşünüyorum yazdıklarınızı okurken... birden bir parçadan, gruptan, müzisyenden bahsediliyor ve onu ilk dinlediğiniz ya da takıntı haline getirerek dönüp dolaşıp dinlediğiniz bir dönem akla geliyor, tüm çağrışımlarıyla. ardından janis diyorsunuz, hendrix, summertime diyorsunuz...ki tanıma tamamen oturuyor, 90 yazının tamamını kapsıyor. tesadüfdür ki aynı yaz otostopla yapılan ege-akdeniz turunda çantaya konan üç kitaptan biri de chagall'ın röprodüksiyonlarıyla dolu cep kitabı (pansiyonda unutulduğu için yaklaşık 100 km tekrar katedilmişti). yine aynı tesadüf tanrısının oynadığı son oyunsa daha sizin satırların üzerindeyken gözüm, sizden iyi olmasın canım bir arkadaşımın summertime'dan bahsetmesi oluyor! Tanrılar pek bir eğleniyor olmalı. Eh tabii ben de...
c.

kafcamus dedi ki...

e güzel olmuş tabii, hoş olmuş tabii... kamuoyu çantadaki diğer iki kitabı da merak ediyor olabilir yalnız...

Adsız dedi ki...

üç türk büyüğünün ikisi: uyar-büyük saat, atay-tutunamayanlar... iki kitap da o donemlerde 'gençtik tabii) neredeyse bakkala giderken bile benle geldikleri için şu an artık paramparça, okunamaz haldeler. kafcamus said: kamuoyu üçüncü türk büyüğü kim diye merak ediyor olabilir, anonim said: bes dil devrimcisinden biri... bin bir gece masalları sabahlara kadar sürer. keşke sadece bunun icin sevseydik onları.
c.

Friedrich Camus dedi ki...

"olaylar şöyle gelişti: açıyorum blog'u, önce resmi görüyorum (marc'ın duvar resimleri, dergi kapakları uçuşmaya başlıyor). ardından müziğin de bir çeşit 'madeleine' olduğunu düşünüyorum yazdıklarınızı okurken... birden bir parçadan, gruptan, müzisyenden bahsediliyor ve onu ilk dinlediğiniz ya da takıntı haline getirerek dönüp dolaşıp dinlediğiniz bir dönem akla geliyor, tüm çağrışımlarıyla. ardından janis diyorsunuz, hendrix, summertime diyorsunuz.."

Buraya kadar C.'den çalmakla beraber; bu şarkının bu yorumundan nefret ettiğimi belirtmek istiyorum. Bu şarkıyı takıntı haline getirdiğim zamanlar, İstanbul'da boğaz manzaralı bir köşkün terasında günlerce oturuyordum. Yapacak hiç bir şeyim yoktu. E ben aktivist bir insanım? O halde nefretle anılması gereken zamanlar ve nefretle anılması gereken bir yorum. Bir tek Puşkin okuyordum galiba. E bir de küfür edilmesi gereken bir şarkı yorumu o halde.

duende dedi ki...

gelmiş geçmiş en güzel şarkıyı, gelmiş geçmiş en iyi gitaristin gitarından ve gelmiş geçmiş en iyi vokalistin gırtlağından dinlemek.
evet bu gelmiş geçmiş en güzel şarkının en güzel versiyonu.

bunun yanında yorumları okurken isimsiz arkadaşın saydığı diğer iki büyük kitap bana friedrich camusu hatırlattı.
lakin kendisi turgut uyarla oğuz atayı bir köşeye ayırırdı. kendi hayatında.
hemen altta onun yorumunu görmek ayrıcada güzeldi.
tanrılar bizimle eğlenirler, biz dünyaya düşmüş yarı tanrılarla keyif alırız.

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...