angara'nın gitgide çirkinleşiyor, sahiden rüküşleşiyor olmasında koduumun şerefsizinin rolünden söz etmeyeceğim...
saçma bir şekilde yolda bruno'yla rastlaşıp, elimden tutup bana forma vermeye çabalamasından; "ben gidecem" dedikçe "seni hocalarla tanıştıracam" deyip kızılay'da bir kahveye götürmesinden; "play-off'larda otel paranı ben verecem benim davetlimsin"den başlayıp "bu hafta iş biter, yok bitmez, biter, bitmez" hallerinden; gittiğimiz kahvenin kapısında "ben gidiyom artık" deyip öpecekken beni içeri itmesinden, herkesin bize bakmasından, hocaların yanına oturtmasından, kağıt oynayan adamların -ve tabii benim- afallamamızdan; aramızda geçen saçma muhabbetlerden; bir çaylarını içmiş kalkarken ortadan çoktan kaybolmuş bruno'nun tekrar ortaya çıkıp "bir isteğin var mı" demesinden; daha da garibi bütün bunların pederin on yıllarca gittiği, hatırladığım bir sürü "nerde kaldın" kavgasına neden olan "modern kıraathane"de geçiyor olmasından da...
zira bruno bir şekerli meczuptur, ben de sık sık "ulan bu dünya ne tuhaf" deyip duran bir müridi!
9 yorum:
Simit, peynir ve cay esliginde okuduk son yazdiklarinizi. Ankara'ya uzulduk, Bruno'yu fena halde merak ettik.
Lakin bir cirpida bitiverdi. Hemen okuduk. Zaten simite su kucuk kutudaki peynir de uzun sureli eslik etmiyor. Sizin yazi da bitince simit epey yavan kaldi.
a.a.
kıymetli a.a.,
afiyet olsun, bizde de börek vardı. lakin dikkat isterim; angara'nın simidi konstantiniye'nin simidinden çok daha iyidir. ayrıca karper peynir dediğiniz naneden de evet en az üç tane almak lazım...
o değil de lavaşkiri geri geldi ya, halbuki hiç yemişliğim yoktur, çocukluk arkadaşımı görmüş gibi oldum...
Ankara'da hiç simit yemedim. Merak ettim nasıl olduğunu. Gidersem eğer ilk işim simit yemek olacak.
Lavaşkiri neden gitmişti hakikaten?
Bruno kim?
Kirmizi
bruno, bizim takımın amigosudur efendim... neler görmüş, neler geçirmiştir... kendisi aslen emekli sandığında odacılık yapmakta olup, bir dizideki bir karaktere benzerliği yüzünden öyle kalmıştır adı.
ne güzel bir brunosu olmak, çekiştirilmek ankara simidi ve çaya...
banu,
sahiden de hepsi pek güzeller. şunu öğreniyor insan zamanla, bir şeye tutkuyla saplanırsan etrafında mutlaka bir halka oluşuyor. bunu da ayrıca düşünmek lazım belki. çaya, simide, bruno'ya o zamam...
valla şimdi tam toparlandım, kızılaya geçiyorum. hepiniz için çay içeyim... Belki bi' Bruno da bana kendi diliyle "hayat budur" der :)
ankaralı banu,
güzel bi de simit yiyin bari:) kimse demezse ben derim hem size onu, merak etmeyin...
Yorum Gönder