12 Ağustos 2008

medyunu şükran

"yazı üzerine kurulan ilişkilerin kat'a yıkılmayacağına inanmak istiyor insan. ama sonuçta yazının sınırlarının bittiği bir yer de var: yanlış anlaşılmalar, korkaklıklar, lüzumsuz inatlaşmalar, hoyratlıklar, hayal kırıklıkları... hepsi dahil oraya. üstelik kuşkusuz eti cin de bunların dışında değildir! elbet onu yazacağımız bir gün de gelir" demişiz bi yerlerde. eti cin, gece vakti açlık denen şeyi bastırmak için doğru seçim değil belki ama kim manasız diyebilir ki o güne vesile olduktan sonra?

bazı şeyler bazı insanlara malum olur ya, o insanlardansan pek seçeneğin yok; malumatın acısı ya da hoşluğun büyüsü... fonda nihavent bir şeyler çalabilir, insan metroda kitap okuyabilir. bazen "insanı çıldırtan yerine gelmeyen bir özlem" de olabilir ama her durumda bilinir ki "gözümüzdeki kıymık en iyi büyüteçtir".

nefes borusu, tül perde, angara simidi, nar, ahmet kaya, milena bunların arasında dolaşmaya da çıkabilir insan; hatta "yeğlediği 10 kelimesi" vardır ama bizzat kendisinin integralini alması o kadar kolay değil.

alıngan olmayacaksın, bilmekten vazgeçmeyeceksin: "Düşün ki, başına ne gibi bir mutsuzluk, nasıl bir acı gelirse gelsin, bunu sen kendin hak ettin..."


the Statue of Anonymous, Miklós Ligeti

2 yorum:

Adsız dedi ki...

Sevgili Kafcamus,

Yanlış anlaşılmaları, korkaklıkları, lüzumsuz inatlaşmaları, hoyratlıkları, hayal kırıklıklarını... hepsini bir yana bırakma vaktidir artık.

Yine yorum değil de mail gibi olacak bu. Yine mi dedim...
Yine değil yeni, yeni...

Nihavent deyince aklıma "yine bu yıl ada sensiz içime hiç sinmedi" geldi. O çalsın fonda. Olur mu?

"Gözümüzdeki kıymık en iyi büyüteç" midir acaba? "Eğer hayatın anlamı olsaydı, onda anlam aranır mıydı?"

Eti Cin insanın boğazında düğümlenir mi? Düğümlenir. Hem gülümsetip, hem şöyle bir dalıp gitmeye de sebep olabilir. Eti ürettiği şeyin ruhsal yan etkilerine dair malumat sahibi değildir sanırım.

Malumat demişken malumatın acısını da bırakalım bir kenara. Hoşluğun büyüsü çok daha havalı. Ne biliyim kulağa güzel geliyor işte. İnsanın ruhunu da rahatlatan bir tarafı var. Hem denize karşı simit yemeyi de kolaylaştırır.

Simit demişken ankara simidi ne alaka? Liste iyi güzel de eksikler çok... Bir de araya bu simit karışmış sanırım. Birazcık alınganlık yapayım da adıma yakışayım değil mi?

Aslında o sizin "bi yerler"in altında "bi yerler"de ben de yazmışım yazacağım herşeyi.

yazı üzerine kurulan ilişkilere birşey olmaz bak göreceksiniz. ama neme lazım büyük konuşmamak gerek.
(bir neme lazımcılık bir adam sendecilik siz sevmezsiniz böyle şeyleri...)

her zaman söyledim, şimdi de söyleyeyim siz hep en güzel şeyleri hakettiniz, hakediyorsunuz.

Sevgili Kılavuz Karga, Büyük Guru, güzel şeyler düşünelim güzel şeyler olsun. Köşeli köşeli gülelim hayata ve onun bize hazırladığı hoşluklara.

siz benden bir cucuman dinleyin. anladınız siz onu. keyfiniz yerine gelsin.

ben şimdi ise yazarken bunu dinliyorum. şu anki ruh halime en uygunu bu. Adorno'dan sonra iyi gidiyor. Aynı hava aynı suyun adamları, var bi hikmeti elbet. siz de buyrun dinleyin.

http://video.google.com/videoplay?docid=5144212717646006826&ei=R4uhSLLnF5X82gL77uWIBA&q=handel+passaglia&vt=lf

uzun bir aradan sonra a.a. ve şimdilik a.a.


(düşündüm de b.b'nin sahibi var, m.m.'nin de -bu arada kendisi listede olmamasına alınmış olabilir- k.k. da sahipli -hatta 3k da- bana yine kaldı a.a.)

kafcamus dedi ki...

pek sevgili, çok kıymetli a.a.,

ne kadar uzun zaman olmuş. o kadar uzun zaman olmuş ki, “yeni” yazdıklarınızı kaç defa okuduğumu saymadım.

“yine bu yıl ada sensiz”i pek severiz biz, hatta bir sürü defa durduk yerden dilime takılan şarkılardandır.

hayatın anlamını aramayı bırakalı epey oluyor ben. Camus’ye gidelim burada: “You will never be happy if you continue to search for what happiness consists of. You will never live if you are looking for the meaning of life.”

10 kelimeden bahsedip, gerçek yeğlediğim 10’u yazmazken de 10 kelime kullandığımı iyi fark etmişsiniz. zaten bir siz fark ederdiniz:) sanırım ikimiz de iyi oyuncularız işte. ama tabii madem öyle eksik diyorsunuz alındım diyorsunuz, inciri, üzümü, zeytin ağacını, acıyı, pişmanlığı da ekleyelim.

yazıya imanımız tam malum, size itikatımız da sağlam olduğuna göre, hayırlısı olsun diyelim.

Handel’i severiz, sayarız ama Mozart-Chopin ikilisini her zaman tek geçeriz: http://www.yasaktube.com/index.php?tag=mozart+kv+488&type=tag&video_id=-M4yrbiz0ho

şimdi, siz benden bir eti cin yiyin boğazınıza düğümlenmeden. anladınız siz onu. keyfiniz yerine gelsin. ben de ilk fırsatta bi denize karşı simit olayına gireceğim, boğaz köprüsüne bakaraktan. (haaa brooklyn köprüsü olsa ona bakardık, o ayrı.)

biz de hep gülümseyin isteriz. var olun, blogumuz sizinle şen. ne güzel oldu dönmeniz...

ps. aa’dan bi şikayetimiz yok bizim ama ille değiştirecem derseniz mesela d.c. de olabilir. Siz bilirsiniz.

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...