"tokmağı avuçlayıp oka doğru çevirin", "yabancı dil bilen tercüman aranıyor"...
Can'la haftalardır tavuk çevirme yapan bir yer arıyorduk. İletişim'den çıkıp, Kapalıçarşı'ya doğru ya da Sirkeci tarafına doğru çıktığımız bütün keşif gezileri fiyaskoyla sonuçlanmıştı. sonunda ya İstanbul Lokantası'nın dandikliğine ya Subaşı'nın kazıklığına (ohaa beea patlıcana 7 milyon verilir mi lan! bi de üstelik sarma istiyordu canım. dedim "sarma var mı?", "ooo abi çok şanslısın yılda bi defa yaptığımız bir hadise o yahu" dedi garson. "nasıl ya" dedim tabii ben, bi yandan da yemeklere bakıyorum sarma göremiyorum ama. "ot yememiş kuzu" falan bi şeyler anlattı eleman, "tamam ulen" dedim "ver ondan". meğersem sarma dedikleri, kokoreçin ince ince doğranmamış haliymiş. yedik tabii, güzeldi de ama sarma ihtiyacımız baki) ya mecburi istikamet Adapazarı'nın sallapatiliğine mahkum oluyorduk.
gün geçtikçe bir sokak arası turizmine dönüştü faaliyetimiz, ki pek eğlenceli oluyor doğrusu. bugün artık büyük bir kararlılıkla tam Sirkeci'ye inmeye karar verdik. heyhat, tavuk çevirme yok da yok. kuş gribi hikayesi bu kadar etkilemiş olabilir mi sektörü derken, "şu araya da girelim" dediğimiz bir yerden çıkıverdi tavukları döndüren makine. neticede artık yeni bir arama şeysi bulmamız gerek kendimize.
giriş? ilki, bir kapının nasıl açılacağını tarif ediyor; ikincisi bir elektronikçinin kapısına asılı iş ilanı. sıfır tuşu olmayan telefonum yerine kameralı cep telefonu denen nane fena olmazmış aslında yani.
1 yorum:
ahaha ben de "sensitive meatball" görmüştüm... :)
Yorum Gönder