Hedef biliniyordu, açıkça tanımlanmıştı: Kâfirler! Üstelik yakındaydılar da: Madımak Oteli şehrin göbeğindeydi neredeyse. Öldürmeye çıkılmıştı ve öldürülmek istenen de biliniyordu: "Büyük şeytan" Aziz Nesin ve Pir Sultan Abdal Şenliklerine katılan diğer "şeytanlar"! Hedefin beyan edilmesi, yok edilecek olanın kim olduğunun duyulması kitleyi oluşturmaya yetmişti gerçekten de: Yüzde 99'u(!) Müslüman olan bir ülkede ateist olduğunu her durumda açık seçik beyan ettiği için zaten çokça tepki toplayan Aziz Nesin'in şenlikte yaptığı konuşma sadece göstermelik sebep oldu. O konuşma olmasa da karar zaten çoktan verilmişti, "şeytan taşlanmalıydı".
Sonrası... "Risk duygusundan uzak kitlenin sınırsız üstünlüğü": 2 Temmuz 1993'de cuma namazından çıkan gruplar bir araya gelerek "Sivas dinsiz Aziz'e mezar olacak" gibi sloganlar atarak gitgide kalabalıklaştı, şenlik katılımcılarının kaldığı Madımak Oteli'nin önüne geldiler. Akşam saatlerine doğru kitle daha da büyüdü. İçeridekiler, "kurbanlar" savunmasızdı ve "kitleyi oluşturana hiçbir şey yapamaz"lardı. Derken otel ateşe verildi. Aziz Nesin de dahil olmak üzere bazı katılımcılar güçlükle otelden çıkarılırken, ikisi gösterici, ikisi otel görevlisi 37 kişi yanarak ya da dumandan boğularak can verdi.
***
Ateş her yerde aynı ateş, Solingen'de ya da Sivas'ta. Ve tam da Elias Canetti'nin yine "Kitle ve İktidar" kitabında anlattığı gibi; gönlümüzde, dimağımızda "silinmez, bariz bir yara izi" şimdi 2 Temmuz. Unutmak mümkün mü?
"... Cehenneme yer veren dinlerde... Bir kitle simgesi olan ateşle kolektif öldürme, dışlama fikriyle yani cehenneme yollamayla ve şeytanı düşmanlara teslim etmeyle ilintilendirilir. Cehennemin alevleri yeryüzüne ulaşır ve bu cezayı hak etmiş olan sapkını içine alır..."
Dışlanan, sapkın; bizden olmayandır. Bu kadar açık. En çok da sanatçıların, aydınların, düşünürlerin kaderidir sapkın olarak görülmek. Çünkü onlar, "kitleden" değildir. Yeryüzü cennetine, gökyüzü cehenneminden daha çok inandıklarından belki de korkusuzdurlar; çalıp söylerken, yazarken, çizerken, konuşurken. Muhlis Akarsu, Nesimi Çimen, Hasret Gültekin, Asım Bezirci, Metin Altıok, Behçet Aysan, Asaf Koçak...
***
Herkes "seyrediyorken" Madımak'ı ateşe verenler de kendilerini karşı konulmaz hissetmiştir değil mi, "geri dönüşsüz biçimde" yok ederken?
"Ateşten sonra hiçbir şey eskisi gibi olamaz" kısmına gelince; "hiçbir şeyin değişmemesi için her şeyin çokça değiştiği" bir coğrafyada orası çokça şüpheli!..
***
Koray Kaya, 12; Asuman Sivri 16, Özlem Şahin 17, Ahmet Özyurt 21, Murat Gündüz 22, Carina Cuanna 23 (Hollandalı), Erdal Ayrancı 35... (isimler böyle böyle uzar, acımasızca!) yaşındaydı 10 yıl önce, 2 Temmuz '93'te. Hayat doluydular!...
-----------------------------------------------------------------------
ps: 29.06.2003'te Radikal İki'ye yazmışım. Canetti'nin "Kitle ve İktidar"ındaki "ateş-yangın" kısmıyla paralel bir gidişatı vardır yazının; o şekilde okuyunca olan biten daha da acı verici oluyor...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder