"Kira bedelinin 3 bin liradan 40 bin liraya çıkarılmasının ardından kira ödememeye karar verdik. Çünkü bu konu kira artış konusunu adli mercilere taşıdık. Bunun üzerine karşı taraf bize tahliye davası açtı ve daha çabuk sonuçlandırdı ve kapının önüne koydular..."Türk Şeker işçilerden para kesiyormuş ama kulübe 1 kuruş vermiyormuş falan filan... epeyce laf salatası... Şeker Fabrikaları Genel Müdür Vekili meseleyi ortaya net koyuyor aslında:
"Kulüp bizim kiracımız. Alacaklarımız nedeniyle mahkeme bizi haklı buldu. Amatör branşlarımızdan oluşan kulübümüzün başkanlığını ben yapıyorum. Biz 87 yıllık bir kuruluş olarak amatör spor ruhuna her zaman inandık, destek olduk. Bu futbol kulübünün hakları, aracı bir firma tarafından daha önce bu şahıslara satılmış. Bizim tesislerimizi kullanıyorlar. Bir süredir alacaklarımızı tahsis edemiyoruz. Kulübün futbolcuları bile kulüpten alacakları olduğunu söyleyerek bize geliyorlar ama bizim bir ilgimiz, bağımız yok. Konuyu mahkemeye taşıdık ve mahkeme bizi haklı buldu. Yasal süreci uygulamak durumundayız."Şekerspor Futbol Kulübü'nün Türk Şeker'le hiçbir bağlantısı olmadığını söylüyor adam, ki haklı. nitekim 2004 Ağustosu'nda sezonun ilk maçı için Cebeci'ye gittiğimizde olan biten şuydu:
2004'ün Ağustos'uydu. Sezon açılıyordu. Cebeci'ye maç saatinden 15 dakika kadar önce vardık. Elimdeki torbada "Haydi Şeker" yazdığımız pankartı tutuyordum. Gişeye yaklaştık, kapalı! Laklak eden polislerden birisi "Şeker çıkmamış sahaya, maç yok" dedi. Protokol girişine gittik: "Sizin takım sahaya çıkmıyor. Gelen giden kimse yok". Şekerspor'un kapısına kilidi resmen vurduğu haberi bir hafta sonra gazetelere düştü zaten. Takımsız kalmıştım. Yalnız kalmıştım...çünkü Şeker Fabrikaları özelleştirme sürecine girmişti! genel müdürlük bisiklet, güreş, basketbol gibi birçok alanda faaliyet gösteren (üstelik çok başarılı sporcular da yetiştiren) Şekerspor'un1 profesyonel futbol şubesini kapatmaya karar vermişti. sebep tabii ki paraydı, giderlerdi! epeyce bir zaman, o hafta ne yapmış diye takip edecek bir takımım olmadı. ama derken 2005-06 sezonu başında bir inşaat şirketi (K&C Grup) futbol şubesini Etimesgut Belediyesi'nin de işbirliğiyle (Ankara'yı bilmeyenlere not: Şeker Fabrikaları oradadır) satın aldı ve kulüp anonim şirket oldu.
K&C Grup takımı aldıktan sonra hissiyatımı anlatmıştım (yukarıdaki alıntı da o yazıdan zaten). ama o iş tabii ki orada kalmadı: yaptıkları "acayip" transferlerle takımı daha ziyade kendi reklamları için kullanan K&C Grup yöneticileri futbolu da pek iyi bildikleri iddiası güdünce, proje gümledi; kötü yönetilen takım haliyle ligde bir şeyler beceremeyip bir de mali kriz yaşamaya başlayınca takımı elden çıkardılar.
K&C takımı elden çıkardı ama "gelen gideni aratır" derler ya, Orhan Kapelman namlı bir işadamının (5 milyon 700 bin liraya) satın aldığı takımın çivisi hepten çıktı. Kapelman'ın futbol konusunda ne yaptığını bilmez biri olduğu sadece bu sene şimdiye kadar 5 teknik direktör değiştirmesinden belli. nitekim en sonunda oğlunu takımın başına getirdi, herhalde artık onu da kovacak değil!
tabii bu arada muhtelif belediyelerle destek için işbirliği yapılmasıyla takımın adına da olanlar oldu: Beypazarı, Akyurt (1 hafta kadar! çünkü anlaşma sağlanamadı), Çamlıdere Şekerspor olduk hep. "Ankara'da gezmedik ilçe bırakmadılar" diye alay konusu edildik! bu sezon başında artık hiçbir belediyeyle sponsorluk anlaşması yapılamayınca nihayet düz Şekerspor'a geri döndük2. işte şimdi de tesislerden atılma hikayesi...
ben 1997'den beri, Cem Uzan'ın Adanaspor'una karşı o unutulmaz yükselme hikayesinden beri Şekersporluyum. gönlümde başka hiçbir başka takıma da yer yok. ve fakat itiraf edeyim, bu yönetim ve anlayış yüzünden takımdan soğudum; bakkal yönetir gibi takım yönetmeye kalktılar. kulübün içine ettiler resmen, şimdi de ağlıyorlar.
sağa sola yazan, başvuran alacağı ödenmemiş bir sürü futbolcunun halini bir yana bırakalım, "manchester city'nin altyapısı olduk" zırvalamasını bir kenara koyalım, hacı-hoca sevgilerini es geçelim, twitter üzerinden futbolcu pazarlamalarını görmezden gelelim... ulan hâlâ esasını benim vakti zamanında wikipedia'ya yazdığım3, K&C zamanında siteye konulduğu için bunların da oradan alıp kullanıp durdukları maddeyle anlatıyorlar kulübü4. mangalda kül bırakmayıp, "köklü takımız, futbolcu fabrikasıyız" diyen adamların kulüple, tarihiyle ilgileri, alakaları bu kadar işte... nereden baksan inanılmaz bir çapsızlık...
lafı daha fazla uzatmayayım, çok netim ben: kulubün kapısına kilit vursalar, takımı da gönlümüze bıraksalar çok daha hayırlı olacak...
çünkü biliyorum, bu takımın başına ne gelirse gelsin benim gönlümde pamuklara sarıp kolladığım Şekerspor'um hep orada duracak.
ve tabii şunun da çok farkındayım, 6 milyon liram olmadığı ve muhtemelen hiçbir zaman da olmayacağı için kadere okuduğum lanetler içimdeki yarayı büyütmekten başka işe yaramayacak...5
1. bahis elbette Ankara Şekerspor'dan. fakat genel müdürlük Ankara'da olduğu için teknik olarak "Ankara Şekerspor" lafı kullanılmaz, doğrudan "Şekerspor" denir. yoksa memlekette her şeker fabrikasının olduğu yerde bir Şekerspor vardır ki, onlar fabrikanın olduğu şehir neresiyse oranın adıyla anılırlar.↩
2. yaklaşık 1.5 sene önce (23 Haziran 2012) tarihli bu habere -içindeki saçma sapan hamasete değil tabii- dikkat! zira Türk Şeker'le aradaki kira uyuşmazlığının başladığı görülüyor. sorunu çözmek için o zamandan bu yana bir şey yapılmaması...!↩
3. o maddeyi de federasyonun dergisi TamSaha'ya yazdığım yazıdan doğrultmuştum.↩
4. yok Sergen'i yetiştirmişiz de, yok bilmem ne... bu zırvalık nereden kaynaklanıyor izah edeyim: K&C de o zamanlar wikipedia'da yer alan (şimdi silinmiş ne akla hizmetse) "kulübe hizmet eden futbolcular" kısmını "yetiştirdiklerimiz" olarak almıştı. ama dikkat edilirse "yetiştirdiklerimiz" sayılrıken hep "Arap Güngör" derler, soyadını söylemezler. zira soyadı olan "Sürel"i yazmamıştım "Arap Güngör"ün!↩
5. Müslüm Gürses'ten "Benim Meselem"i tekrar tekrar dinleyerek yazdım bu yazıyı↩