03 Haziran 2013

psikoloji, polis, şahların şahı...



"devrimler üstüne yazılmış bütün kitaplar, sendeleyen yetkenin çürüyüşünü ya da halkın sefalet ve acılarını anlatan bir bölümle başlar. oysa bu kitaplar ürkütülüp sindirilmiş, dehşete düşmüş bir adamın, birdenbire nasıl olup da korkusunu yendiğini, nasıl rahatladığını anlatan psikolojik bir bölümle başlamalıdırlar. bazen aniden, bir şok ya da arınma gibi gerçekleşiveren bu olağandışı sürecin aydınlatılması gerekir. kişi korkuyu başından atar ve kendini özgür hisseder. bu gerçekleşmeden hiçbir devrim mümkün değildir..."




"... Polisin deneyimi: Bir insana bağırıp sopamı kaldırırsam, o önce korkudan uyuşup kalır, sonra koşarak kaçar. Kalabalığın kenarındaki adamın deneyimi: Yaklaşan bir polis gördüğüm anda ödüm kopar ve koşmaya başlarım. 

Bu deneyimlere dayanarak iyi bir senaryo hazırlayabiliriz: Polis bağırır, adam kaçar, diğerleri toz olur ve meydan boşalır. Fakat bu kez her şey farklı bir biçimde gelişiyor. Polis bağırıyor, fakat adam kaçmıyor, orada dikilip polise bakıyor; bu bakış yalnızca tedbirli ve korkulu değil, aynı zamanda sert ve cüretli, işte durum bu merkezde. 

Kalabalığın kenarında duran adam üniformalı yetkiliye küstahça bakıyor. Polis kımıldamıyor. Etrafına göz atıyor ve aynı bakışı diğer yüzlerde de görüyor. O adamınki gibi diğer yüzler de uyanık, hâlâ biraz korkak, fakat daha şimdiden metin ve sert. Polis bağırmaya devam ediyor, ama hiç kimse kaçmıyor; sonunda o da sesini kesiyor. Bir anlık sessizlik. Polisle o adamın olup bitenlerin farkında olup olmadıklarını bilmiyoruz. Adamın korkusu geçmiştir, bu da kesinlikle devrimin başlangıcıdır. 

Şimdiye dek bu iki adam ne zaman birbirine yaklaşsa, bir üçüncü şahıs hemen araya girmişti. Üçüncü şahıs korkuydu. Korkuysa polisin dostu, adamın düşmanıydı. Korku kendi kurallarını dayatıyor ve her şeye karar veriyordu. Şimdiyse iki adam ilk defa yalnız, yüz yüze. Korku yok oluyor. Şimdiye dek bütün ilişkileri heyecan, saldırganlık, hakaret, öfke ve terörle doluydu hep.

Ancak şimdi korku yok olmuş, bu sapık ve nefret dolu birlik ansızın yıkılmış, sanki bir ateş söndürülmüştür. Bu iki adam artık birbirine karşı kayıtsız ve ilgisiz hale gelmiştir; bu yüzden kendi bildiklerini okuyabilirler. Böylece polis ağır ağır karakola dönerken, adam orada dikiliyor ve gözden kaybolan düşmanına bakıyor..."

Şahların Şahı
, Ryszard Kapuscinski

Hiç yorum yok:

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...