hem de nasıl açılıyor gözün, gönlün. "bakıp geçmiyorsun" en azından, "vay be" diyorsun, "Sual eylen bizden evvel gelene/Kim var imiş biz burada yoğ iken"... İttihat Terakki'nin 1 numaralı üyesi İbrahim Temo'nun 31 Mart ayaklanmasında evinden seyrettiği çatışmanın bugünkü Alman Hastanesi'nin tam karşısındaki, sık sık geçtiğim sokakta olduğunu bilmek, oradan geçerken heyecanlandırıyor beni mesela.
ya da misal,
"1297 senesi teşrîn-i sanisi bidâyetinde, 1299 senesi muharrem ayının birinci salı günü sabahı, saat on iki raddelerinde, İstanbul'da, Divanyolu'nda, eski Lisan Mektebi karşısındaki evimizde dünyaya geldim. Üç yaşında, evin yanındaki ibtidai mektebine gitmek hususunda gösterdiğim arzuma ebeveynim mani olmayarak, ilk besmeleyi mekteb muallimi Kara Hafız Efendi'nin önünde telaffuz ettim."diyor adam.
"bu lisan mektebi neresi ola ki?" diye bakınıyorsun. anlaşılıyor ki, şimdiki İstanbul Kız Teknik ve Meslek Lisesi'nin Moda Tasarımı bölümü. yani dükkandan yemek için çıktığımda geçtiğim sokaklarda yürürken aslında Enver Paşa'nın mahallesinde yürüyormuşum...
doğuştan Cağaloğlulu adamın evin yakınındaki "mektebe" gidişini, Divanyolu'nda koşturmasını, Ayasofya'ya bakışını, neden sonra Babıali'yi basışını, "Enverland"a giden hikayeyi ve sonrasını ve sonrasını düşününce insanın gözü, gönlü bir hoş oluyor işte.
neticede, evet, tarih bir tür oyuncak..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder