birilerine minnet duymak, sadece lafta değil de özde öyle hissediyorsan, boş şey değildir. minnet dediğin ne sonuçta? gönül borcu. gönül borcu dediğin ne? gönlünü genişletene karşı duyduğun hissiyat. illa tanıdık olması da gerekmez hem minnet duyduğunun (tanıdık olursa ayrıca ona göre davranmak farzdır); on yıllarca önce bir satır yazmıştır, bir nota karalamıştır, bir gol atmıştır, bir laf söylemiştir...
ben şahsen zamanında keşfedip, hayatımın içine alarak Camus'ye kendi açımdan minnet duyarım. herkes minnet duyduğunu kendi durduğu yerden tarifler biraz da. o, benim için Cezayirli kavruk çocuğun hayatla hesaplaşmasının, kendine bakarken bir yandan da dünyaya ve etrafına bakmanın sembolüdür. "saçma"nın nasıl hayata dair olduğunu bana öğreten adamdır. "Mutluluğun neye bağlı olduğunu aradığın sürece asla mutlu olamazsın. Hayatın anlamını arıyorsan asla yaşayamazsın." öyle uzun uzadıya felsefeye gerek yok; bu, bu kadar basittir işte. o taşın her seferinde aşağıya düşeceğini bile bile yukarıya çıkaracak, bundan mutlu olacaksın; bu kadar basit işte.
kafcamus'nün yarısı o, ona minnet borcum var. içtenlikle...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder