kervanı düzelim dedik madem bir şekilde, o şekillerin ilki isim olsun: radyobemba. evet, yeni blogdan söz etmekteyim. bu da işte isim önerim (manu chao'yu sevmeyen var mıdır ekipte bilmem). başkasının aklında başka bir şey varsa desin tabii ama önce radio bemba nedir ona da bakalım. bir de tabii bundan daha esaslısı sierra maestra'daki telsiz kodu olması.
peki neden radio değil de radyo derseniz, e birisi bizden önce düşünmüş "io"lu halini kapmış derim.
20 Şubat 2008
18 Şubat 2008
"how i wish..."
karı bulduysan, bir yerden seyredebiliyorsan, pink floyd'un "wish you were here" albümünü de bulacaksın. sonra yatay geçiş nick cave...
17 Şubat 2008
"alçaklara kar yağıyor üşümedin mi / sen bu işin sonunu düşünmedin mi"
neden sonra trt'de haber seyrederken aklıma geldi, cihanbeyli-konya arası 99 kilometredir. "makas"a varınca konya'ya vardın demektir zaten. ama işte ondan sonrası kışın tipinin merkezidir. her durumda, biz öyle öğrendik, cihanbeyli tabelasını görünce türkünün "cihanbeyli'ye varınca şerefli düğün edelim" kısmını söylemek farzdır. nitekim trt de tipi olduğunu söylüyor orada.
trt'den devamla aysel gürel, sıradışı hareketleriyle dikkat çekiyormuş; ne yaparsa yapsın özcan deniz'in sıfatı ise "türkücü" işte. vurulma sebebi de "hadi hadi meleğim uç da göreyim".
aradığımı ntv'de buldum ama şükür. kosova dünya üzerindeki son bağımsız devlet oldu, başbakanları haşim taçi ise eski bir uçk gerillası... türkü dairesini "halimem"'in hababam sınıfı'daki en "uygun" kısmıyla tamamlayalım. isteyen istediğini çıkarsın...
trt'den devamla aysel gürel, sıradışı hareketleriyle dikkat çekiyormuş; ne yaparsa yapsın özcan deniz'in sıfatı ise "türkücü" işte. vurulma sebebi de "hadi hadi meleğim uç da göreyim".
aradığımı ntv'de buldum ama şükür. kosova dünya üzerindeki son bağımsız devlet oldu, başbakanları haşim taçi ise eski bir uçk gerillası... türkü dairesini "halimem"'in hababam sınıfı'daki en "uygun" kısmıyla tamamlayalım. isteyen istediğini çıkarsın...
Etiketler:
aysel gürel,
cihanbeyli,
çocukluk,
konya,
kosova,
özcan deniz,
trt
12 Şubat 2008
berber aynası
"berber aynası", oktay akbal'ın öykülerinden birinin adıdır, ki aynı adlı bir kitabı da vardır. ben yıllar yıllar önce tekin yayınları'ndan çıkan "önce ekmekler bozuldu"sunun içinde okumuştum, bir ki daha, o kitap yüzünden günler geceler boyu öykü yazmaya kalkışmışlığım vardır. neden sonra, daha istanbul'u bilmezken, bir kitap fuarında ona kitap imzalattığımdaki hissiyatım büyük duygularımdan biridir. kıymeti bilinmemiş öykücülerdendir o. mevzuu şu esasen: berber aynası, insana sadece tipinin değişimini göstermez ama herkesin gördüğü kendine...
fındıklı parkı'nda bir dal parçasını denize atan, köpeğinin suya atlayıp dalı kendisine getirmesini bekleyen kızın artistik yapıp yapmadığını düşünürken, çaycı köpeğin denizi çok sevdiğini, sadece akşamüstü değil her sabah 9'da da suya atladığını, ablanın hangi memleketin olduğunu bilmediği bir büyükelçinin kızı olduğunu söyledi. rüzgar çoktu, iki farklı koca ağaca takılmış iki farklı uçurtmanın hışırtısı vardı...
foto: şaban uluca
04 Şubat 2008
teklif
bir zaman önce, "bu kitaplara dair falan bir şeyler söylemek için ayrı bir blog mu şey etsek diye de düşünüyorum ama beri yandan da ayrı blog gereksiz gibi geliyor" gibi bir şeyler demiştim (bkz. 7 Kasım). sonra teati alanında "beş kişi olursak neden olmasın" demiştik.
şimdi teklifi tekrarlayıp, üstelik arttırıyoruz: sadece kitap olmasın, ne bileyim filmler, diziler, televizyonlardaki abukluklar, köşe yazılarındaki saçmalamalar falan her şey işe dahil olsun.
lhyfae ve ben ikiydik, f.c. birader de o zaman topa girişmişti ama artık ortalarda yok. bu durumda soru şu: var mı işin peşini bırakmayacak üç kişi daha?
şimdi teklifi tekrarlayıp, üstelik arttırıyoruz: sadece kitap olmasın, ne bileyim filmler, diziler, televizyonlardaki abukluklar, köşe yazılarındaki saçmalamalar falan her şey işe dahil olsun.
lhyfae ve ben ikiydik, f.c. birader de o zaman topa girişmişti ama artık ortalarda yok. bu durumda soru şu: var mı işin peşini bırakmayacak üç kişi daha?
03 Şubat 2008
ışık
elime yapışıp kalan, her tarafı düzeltmelerle dolmuş "küçük türkiye tarihi", bol çay, müzik, gitanes dumanı... yarısına kadar açılmış perdeler, belki de bunu çok daha önceden akıl etmeliydik, ev daha aydınlık, görünmemesini istediğimiz şey ne ki?
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)