"toplu taşıma araçları". insan kuyuları...
tramvayda, otobüste, metroda oturan, dikilen, okuyan, bakan, duran, öksüren, konuşan, gülen, ağlayan, simit yiyen, uyuklayan kim varsa hepsinin kafasının üstüne birer düşünce balonu belirse...
"toplu taşıma insanları". (en azından teorik olarak) aynı yöne doğru giden insanlar...
toplu taşıma araçlarından kaçınmamak gerek. toplu taşıma insanlarının ne okuduğuna bakmak da önemli. her kitap tramvayda, otobüste okunmaya elverişli değil ama...
9 yorum:
Elverişsiz kitaplardan ilk aklıma geleni: Buzul Çağı'nın Virüsü dedikten sonra yüzeyselliğin derinlerine inerek Teoman abimizden bir şarkı sözü eklemek isterim: "İstasyon insanları, burdalar tesadüfen/Aynı rüyayı görüp, ayrı yerlere giden"
Ama sayın ve sevgili Kafcamus; toplu taşıma çok mühim, her araçta tek kişi görüyorum ve çok kızıyorum bize.
Evet, mesela Irvine Welsh ' in Porno kitabı. Okunamaz yani, ayıp olur. Ya da "Erdemle kırbaçlanan kadın"
Yuhh. (bana yani)
sevgili nisa,
okumadım buzul çağının virüsü'nü. teoman arada iyi şeyler de söyleyebiliyor tabii normal olarak; o kadar şey söyleyen birinin söylediği şeylerden bir ikisi iyi olur zaten herhalde:) (yine de ilk iki albümünü beğeniriz)
işte okumadığım iki kitap daha kıymetli talisman. ama gombromowicz'in "pornografi"si güzeldir, onu okudum (anladığımız anlamda pornoyla da alakası yoktur zaten). de sade konusunda ise ayrıca bir inceleme yapmak gerekir tabii:)
Sevgili Kafcamus,
Canınız hangi kitabı okumak istiyorsa ondan daha "elverişli" bir kitap olamaz okumak için... Nerede olursanız olun o an ne okumak istediğinizdir aslolan. İster otobüste, ister tramvayda, ister banyoda, ister vapurda...
Kitabın uygunluğunu sorgulamak biraz garip geliyor... Aman, toplum düzenini bozmayalım derseniz... Peki hadi bozmayalım o zaman derim ben de... Hadi ayıp olmasın... Alin renkli bir kağıt, sarın kitabın kapağını devam edin okumaya...
Ben bir kez yaptım bunu... İstemeye istemeye... Ama o kadar çok baktılar ki kitabın kapağına mecbur sardim bir kagida...
Toplum düzeni bozulmasın diye bizim düzenimizin bozulması yok mu çok "alınıyorum"...
Bu arada Sevgili Kafcamus,
Fotoğrafı çok sevdim. Baştaki şapkalı, siyahi abinin beyaz bir kedi yavrusu tuttuğunu düşündüm avuçlarında. Öyle geldi. Lakin fotoğraf büyüdüğünde beyaz kedicik yerini beyaz bir mendile bıraktı. Sihir gibi. Pof. Yokolmuştu.
Kedi olsaymış...
Broadway'de bir tiyatroda güvenlik görevlisi olarak çalışan Al Sharpton, 31. caddedeki istasyonda treni beklerken bir köşeden gelen içli miyavlaşıya kulak verdi. Sesin sahibi bir yavru kediydi. Peki bu kirli beyaz ufaklık burada ne arıyordu? Nereden gelmişti? Anlam veremedi. Nereden geldiği değil, nerede olduğu önemli diye düşündü. Bitkin, korkmuş, çelimsiz gövdesinden beklenmeyecek kadar güçlü bir sesi vardı ve onun bu çağrısına cevap vermemek olmazdı. Kocaman siyah ellerini uzattı yavruya. Bir çırpıda kavradı ve tam o anda beklediği tren geldi. Yapacak birşey kalmamıştı. Siyah adam kirli beyaz kedisiyle yerleşti trene. O akşam yemekte yalnız olmayacaktı...
"elverişsizlik"le esasen "kafayı vererek", yoğun konsantrasyonla okumak gereken kitapları kastetmiştim ben. yoksa toplum düzeniyle falan ilgili bir durum değildi. hatta "yemişim toplumunu da düzenini de" diyeyim size. kitap kaplama işinden ben de hiç hoşlanmam, yapmadım, yapmam.
siz hangi kitabı kapladınız merak ettim ama.
halüsinasyon a.a.cım, hepimizin başında, hepimizin. ama kısa öykünüzü size zevkle okuduk. nitekim evet, orası gerçekten new york metrosu:)
Halüsinasyon evet. Bir yerlerde birilerini gördüğümü sanıp dururum ben de... Yatkınım buna. Özlem de karışıyor bazen işin içine, merak da. Bazen gerçekten görüp halüsinasyon sandığım da oluyor.
Kitap; Özen Yula'nındı. "Jartiyer, Kırbaç ve Baby-Doll'ün Ötesindekiler" 21 farklı kadın tipini anlatıyordu kendince... Otobüste o kitapla gel git olmadı tabii. Toplum düzeni umurumda olmazdı da benim düzen ve huzurum kaçar endişesi kaplattırdı kitabı. Bu ne acayip memleket, siz daha iyi bilirsiniz.
çok yakın zamanda tam olarak o dediklerinizden oldu bana. allahtan mail diye bir şey de var, hiç görüşmüyor olsak da ses etti.
bu memleket hakkında söyleyecek lafımız gitgide azalıyor ya, en fenası da bu herhalde.
Cok "toplu" (Yani kalabalik - tiklimtiklim)olmadigi zamanlar daha bir guzeldir ve her tur kitabi okumaya elverislidir. En azindan benim toplu tasimalarim oyleydi...
Yorum Gönder