aslında yapılacak işler var (her zaman olduğu gibi) ama yapasım yok. duruyorum öyle. muhtelif telefonlar geliyor, herkes çevirmen olmak istiyor, herkes kitap yazmış... monet'nin argenteuil'de yelkenliler tablosunun röprodüksiyonunu ankara'dan bir radyodan kazanmıştım, lise miydi, ortaokul muydu?
aklıma geldi; çok uzun zaman kırmızı, sadece kırmızı, üzerinde hiçbir şey yazmayan kupa aradım. yoktu. sonra bi tane camdan yapılmışını buldu annem. ama aradığım o değildi, hâlâ da öyle kupa var mıdır bilmem. sonra bir dönem de erkekler için mor kazak olmadığını (yine düz tabii ki) bizzat tetkik etmiştim.
tamam dvd şeysi aldık ama televizyon(lar)(biri evin biri uygar efendinin ama ikisi de "vurarak çalıştırmalı") bozuldu bu sefer de. zaten o dvd'yi göstermek için de bin dereden su getiriyordu. bu kadar eşyalanmak meselesini düşünüyorum. geleli de 2 sene 5 gün olmuş.
memlekette faşizm var demek lazım. faşistlere de faşist demek. hele ki o tribündeki şerefsizleri ifşa etmek. gel gör ki iki satır ntv yazısı bağlamında anca 4-5 kelam edilebiliyor. demek ki ayrı bir şeyler yazılacak (bunu da ne zamandır düşünüyorum da bir türlü girişemiyorum. bu manasızlıktan da kurtulmak gerek).
2 yorum:
uygar efendi derken?
plazma mı bırakacaktık arkadaşım? biz de bu memleket koşullarında hayat mucadelesi veren kendi yağında kavrulan, alahtan kendisi pek bi yağlı olan bir bünyeyiz ya hu
yok ben annamam zati plazmadan falan. 37 ekranın bile arttığı zamanlar olmuştur. zaten eski dizilerden de ne kaldı be yahu...
Yorum Gönder