ödüllerin manası biraz da gelenekselleşmeleriyle alakalı değil mi? ikincisi hiçbir zaman verilmediği için "1. geleneksel yayla şenlikleri ödülü" de anlamından epey şey kaybediyor bence. oysa biz ta 2015'ten beri "yılın ödülleri" törenini aksatmadan gerçekleştirdiğimize göre, bu yıl kazananlar da ödüllerini rahat rahat evlerinin baş köşelerine koyabilirler. o halde "2021'de okuduğum en iyi kitap", "2021'de seyrettiğim en iyi film" ödüllerine kitaplarla başlayalım. (ayrıca bkz. önceki yılların kazananları listesi)
2021 başından itibaren okuduğum kitapların listesini çıkarmıştım [iş icabı okuduklarım dahil değil, bu listede tamamen kendi zevkim için okuduklarım var. atladıklarım da mutlaka ve mutlaka oluyor ama 15 senedir (vay be!) mümkün olduğunca düzenli şekilde tuttuğum bir liste bu: eskiden beri "kitabi" başlığının altında sağ kenarda dururdu ama bu seneden sonra blogspot'un dizaynına getirdiği hıyarlığın sonucu artık sağ kenarda değil, bir yazıymış gibi blog içinde güncelleyeceğim]. "2021'de okuduğum en iyi kitap" ödülü için adaylar şunlardı:
* A’dan Z’ye Abidin Dino - Zeynep Avcı
* Medea - Euripides
* Pera - İlhan Berk
* Galata - İlhan Berk
A’dan Z’ye Abidin Dino, tabii ki herkese hitap edecek bir kitap değil. ben resimlerini zaten severdim, hayatına dair az çok bir şeyler bilirdim ama Abidin Dino'nun hayatını, yaşadıklarını, yapıp ettiklerini basit bir ansiklopedi tarzıyla anlatan bu kitabı okuduktan sonra kendisine verdiğim kıymet kat kat arttı. iddiayla söyleyebilirim ki, bence bu memleket topraklarında yetişmiş en kıymetli sanatçıdır.
oyun okumak da yine herkese göre değil. çünkü okurun epeyce çabalamasını gerektiren, tüm olayların bir sahnede geçtiğini akıldan hiç çıkarmadan yapılması gereken bir eylem. fakat bir kez alışınca, tadını alınca nefis bir deneyim aslında. bu sene çok oyun okudum, bilhassa Yunan klasiklerini ama bizzat karakterin kendisiyle içlerinden Medea'nın yeri bambaşka oldu.
İlhan Berk'in Galata ve Pera'sını aslında tek bir kitap olarak düşünmek de mümkün. Berk'in, Galata için söylediği “Galata bir gün yıkılırsa bu kitapla yeniden kurulabilecektir” lafının altının ne kadar dolu olduğu net biçimde ortada: Beyoğlu'nu, Galata'yı neredeyse sokak sokak, ev ev, karakterleriyle birlikte öyle anlatıyor ki, kitaplardan zevk almak için buraları bilmek bile gerekmiyor sanki. muhitin insanı olmam, Berk'in anlattığı sokaklardan, yollardan geçip duruyor olmam kararımı ayrıca etkilemiş olabilir ama madem bu ikiliyi tek bir kitap gibi düşündüm, o halde "2021'de okuduğum en iyi kitap" ödülünü Galata ve Pera'nın birlikte kazandığını (içinde Abidin Dino çizimleri de olan Galata'yı biraz daha fazla sevdiğimi de belirterek) açıklamaktan zevk duyuyorum. İlhan beyi yürekten alkışlıyoruz...
sıra ''2021'de seyrettiğim en iyi film'' ödülünde... her seyrettiğim filme imdb'den not veririm: 10 üzerinden: 4-berbat, 5-kötü, 6-idare eder, 7-seyredilir, 8-iyi film, 9-10 zaten çok çok iyi film. her ay seyrettiklerimi "seyir defteri" başlığıyla bloga da aktarıyorum. 2021 aday listesi şöyle (söz konusu ayda en yüksek puanı almış filmler bunlar. misal iki tane 8'lik film varsa, bloga afişini koyduğum film kazanıyor):
Ocak: The Shop Around the Corner (1940): 8/10
Şubat: İşe Yarar Bir Şey (2017): 6/10
Ocak: The Shop Around the Corner (1940): 8/10
Şubat: İşe Yarar Bir Şey (2017): 6/10
Mart-Nisan: Il Posto (1961): 8/10
Mayıs: Küçük Şeyler (2019): 7/10
Haziran-Temmuz: Romanzo di una strage (2012): 8/10Ağustos: The Friends of Eddie Coyle (1973): 6/10
Eylül-Kasım: My Life as a Dog (1985): 8/10
Aralık: Don't Look Up (2021): 7/10
Belgesel: Into the Inferno (2016): 8/10
İyi ki Yapmışım (2020): 8/10
önce belgesel dalı... adını koyalım, "Werner Herzog belgeselciliği" diye bir şey var: bir konuyu merkeze alıp doğa, tarih ve insanlık üzerine uzun uzun, tatlı tatlı düşündürecek malzemeyi sun. Into the Inferno'da bu sefer yanardağlarla haşır neşir olan Werner abi yine yapacağını yapıyor yani. "belgesel dalı"nda ödül sonuna kadar hakkıdır. ustaya saygılarımızı sunuyoruz. ("İyi ki Yapmışım" da net mansiyonu alır ama, memleketimizde hakkıyla yapılmış bu tip işlerin azlığı düşünülünce)
bu yıl hiç 9'luk film seyretmemişim, o yüzden değerlendirme 8'likler arasında olacak. keşke Big Fish, Awakenings, Conspiracy gibi aslında 8'lik ama mart-nisan'da karşılarında rakip olarak Il Posto'yu bulan filmleri şubat'ta, ağustos'ta seyretmiş olsaydım da en azından aday statüsü alabilselerdi (eylül-kasım'daki A Heart in Winter'ı da atlamayalım tabii). yine de buradan kendilerini anmış olduk...
adaylara gelince: The Shop Around the Corner, "romantik komedi"nin atalarından sayılabilir herhalde. çok iyi oyunculuklar ve tabii çok iyi yönetmen Lubitsch. Romanzo di una strage, İtalyan derin devletinin filmi ama Türkiye’den epey şey bulmak da mümkün (Dario Fo’nun “bir anarşistin kaza sonucu ölümü” oyunundaki anarşist de bu filmdeki anarşist işte). My Life as a Dog, mücevher filmlerden: basit ama etkili bir İsveç işi. bir çocuğun hayatını şekillendirecek kırılma noktaları neler olabilir, hiç de ajitasyona kaçmadan anlatıveriyor.
Ermanno Olmi'nin Il Posto'su için hemen şunu söyleyebilirim: Kafka bir film yazsa-yönetse ancak bu kadar yazıp-yönetirdi herhalde. gençlik, gelecek kaygıları, bürokrasi, aşk, yabancılaşma, hayaller, umutlar, boş vermişlikler ve başka bir sürü başka şey Kafkaesk karakterlerle, sahnelerle birlikte... Olmi, yaşayan bir film yapmaya başararak filmin çekiminden 60 yıl sonra "2021'de seyrettiğim en iyi film" ödülünü aldı, ki sonuna kadar hakkıdır. kendisini ayakta alkışlıyoruz...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder