31 Aralık 2016

2016'nın kitabı-filmi

yılın en heyecanlı zamanı: "2016'da okuduğum en iyi kitap", "2016'da seyrettiğim en iyi film" ödüllerini açıklama vakti...

2016'da okuduğum kitapların listesini çıkarmıştım (bu sene 10. gurur yılı. bu bloga 10 senedir yazdığıma, bu listeleri 10 senedir tuttuğuma şu an ben bile inanamadım: "Kitabi" kısmına, okuduğum kitapları not alayım, döner tekrar bakarım diye başlamıştım ama 10 sene tutarım diye düşünmemiştim hiç. ne acayip, neyse). 2016'da (benim 1 yıllık listem Kasım'dan Kasım'a uzanıyor) okuduğum bütün kitapların içinde (ki burada iş icabı okuduğum kitaplar yer almıyor tabii ki, bunlar tamamen kendi zevkim için okuduğum kitaplar. arada illa ki 2-3 tane unuttuğum da oluyor) öne çıkanlar şunlardı:

* İyi İnsan Bulmak Zor - Flannery O'Connor
* Cüce ile Bebek - Heinrich Böll
* Güneşteki Adamlar - Gassan Kanafani
* Köpek Kalbi - Mihail Bulgakov

"İyi İnsan Bulmak Zor"da, O'Connor'ın on öyküsü var. O'Connor hepsinden önce kendi tarzını, dilini, ritmini bulmuş bir yazar; iyi insan bulmak zor evet, ama böyle yazar bulmak da kolay değil! insanı çarpma kapasitesi epey yüksek öyküler kitaptakiler. çok, çok sevdim ben.

"Güneşteki Adamlar" da bir öykü kitabı aslında ama kitaba ismini veren bir novella sayılır. Kanafani, bir Filistinli, Filistin Halk Kurtuluş Cephesi mensubu, arabasına konan bombayla öldürülmüş. haliyle yazdıklarındaki politik damar hissediliyor. fakat o kadar iyi anlatıyor ki, "oralara" gitmiş, olan biteni bir kenardan seyrediyormuşsunuz gibi oluyor.

Bulgakov'u nispeten geç keşfettim ben ("Üstat ile Margarita" tüm zamanlarda okuduğum en iyi kitaplar listesinde kesin yer bulur kendine) ama keşfettikten sonra kopamadım. "Köpek Kalbi" de iyi Bulgakov kitaplarından. aslında bilindik bir konu (insan bedenine giren köpek) ama ironisi çok yüksek. eğlenceli de üstelik. daha ne olsun.

"Cüce ile Bebek" yine bir öykü kitabı (bu sene öykü senesi olmuş demek ki biraz da), Heinrich Böll'ün öykülerinden bir derleme. Böll, iyi yazar. üstelik insani duruşuyla da büyük yazar. "Almanya'nın Orhan Kemal'i" demek geliyor içimden: "küçük insanları", görünmez, sıradan insanları anlatıyor. o sıradan hayatların acayipliklerini, değişivermelerini ya da tekdüzeliklerini, parlaklıklarını, sönüklüklerini müthiş çiziyor: yüzünün ifadesi yüzünden hapse atılan adam; bir köprüden gelip geçeni sayan memur; kendi açlıklarını unutup eve zor durumdaki aslandı, fildi dolduran çift; karısıyla kendi kraliyetinden kaçan bir kral; herkesten borç para alıp duran bir adam... uzun lafın kısası, "2016'da okuduğum en iyi kitap ödülü"nü "Cüce ile Bebek" eseriyle Heinrich Böll bey kazandı. bravo. hayırlı, uğurlu olsun... 

(kitabın peşine düşecek olanlara not: baskısı yok, anca sahaflardan ya da internet üzerinden bulunuyor.
ama çok fazla aramadan, nispeten kolay çıkıyor insanın karşısına)


geçelim film ödülüne: geçen yıldan beri, imdb'de zaten her filme verdiğim notları ay ay, seyir defteri başlığıyla bloga da aktarıyorum (10 üzerinden: 4-berbat, 5-kötü, 6-idare eder, 7-seyredilir, 8-iyi film, 9-10 zaten çok çok iyi film). 2016 aday listesi şöyle (söz konusu ayda en yüksek puanı almış filmler):


Ocak-Şubat: Trumbo (2015): 8/10
Mart: Spotlight (2015): 7/10
Nisan: Beasts of No Nation (2015): 7/10
Mayıs: Sarmaşık (2015): 7/10
Haziran: Zootopia (2016): 7/10
Temmuz-Kasım:  Brief Encounter (1945): 8/10  
Aralık: Anthropoid (2016): 7/10

geçen senelere göre daha az film seyretmişim. üstelik çoğu da anca "seyredilir" filmlermiş. zira ödül için kapışacak sadece iki film var. bu azlıkta ödülü ikisine de verebiliriz aslında ama orta yolculuğa gerek yok.

Brief Encounter epey eski bir film. klasik bir yasak aşk hikayesi. fakat -aslında bir tiyatro oyunundan uyarlama olduğu için belki de- gayet sade, lafı pek dolandırmadan, usul usul akıp gidiyor. beri yandan oyundan uyarlanmış olması yüzünden karakterleri yeterince derin işleyemiyor sanki, alttan alta bir ahlakçılık da var. oyunculuklarsa çok iyi.

Trumbo tam da şimdilerde memlekette içinden geçtiğimiz zamanlarla paralel bir film. Amerika'nın, daha doğrusu Hollywood'un o zamanlarını, "cadı avı"nı anlatıyor. olan bitenin gerçek olduğunu bilerek, "bunlar sahiden yaşanmış" diyerek seyretmek daha da etkileyici kılıyor filmi (Dalton Trumbo'nun yasaklı olduğu için takma isimle yazdığı iki filmle iki Oscar kazanıp, ikisinde de adının geçmemesi mesela; köpek gibi çalışma hali mesela). Bryan Cranston da iyi oynuyor doğrusu; adamın haleti ruhiyesini iyi veriyor. o halde "aferin" diyor, "2016'da seyrettiğim en iyi film" ödülünü Trumbo'ya veriyorum.




1 yorum:

sherlotte holmes dedi ki...

On senedir yaziyorsa kafcamus ben de on senedir okuyorum demek ki... ben de inanamiyorum... :) nice on yillar :)

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...