daha önce 2015'te okuduğum kitapların listesini çıkarmıştım (zorunlu açıklama: bu, büyük sebatla sürdürdüğüm, yapmaktan çok da mutlu olduğum 9 yıllık bir gelenek benim için. fakat ilk defa blogu açtığım tarihin yıldönümünde yaptığımdan Kasım'dan Kasım'a uzanıyor liste; bir yıl ama aslında Aralık ayı dışarıda kalıyor, olsun). bütün kitapların içinde:
* Üçüncü Polis - Flann O'Brien
* Yaşar Kemal Kendini Anlatıyor/Alain Bosquet ile Görüşmeler - Yaşar Kemal
* Nergis - Turgut Ulucan
* Kaderci Jacques ve Efendisi - Denis Diderot
öne çıkmıştı.
"Üçüncü Polis", Lost namlı efsane diziye de esin kaynağı olmuş. O'Brien sahiden müthiş bir dünya kurmuş. işin doğrusu herkese hitap edecek bir kitap değil ama içine girmeyi başarınca alınan lezzetin büyüklüğü şaşkınlık uyandırıcı. O'Brien başganla geç de olsa tanışmış olmaktan mesudum. (çeviri de gayet başarılı)
"Yaşar Kemal Kendini Anlatıyor", adı üstünde aslında, bir söyleşi kitabı. Yaşar Kemal'in ölümünün hemen ardından okudum bu kitabı. ilk yayın tarihi 1992, dolayısıyla aslında "eski" sayılabilir. fakat Yaşar Kemal'in hem hayatına hem edebiyatına dair çok şey öğrenilebilen bir kitap.
Nergis'i neden sevdim? dili çok sade, kurgusu başarılı, konusu basit ondan sanırım. Ulucan'da şahsen abartıldığını düşündüğüm yazarları rahat rahat geçen bir yalınlık var. bu ilk kitabı, sonraki kitaplardan daha da umutluyum.
Kaderci Jacques ve Efendisi, içlerinde en yaşlı olanı: 1770'lerde yazmış Diderot başgan. fakat çok uzun zamandır okurken heyecanlandığım ender kitaplardan biri oldu. kitapta aslında konu diye bir şey pek yok; Jacques'la efendisinin birbirlerine anlattıkları (çoklukla Jacques'ın) yer yer saçma, yer yer tuhaf, yer yer manasız, komik hikayeler... hikayelerin arasına Diderot'nun girip okurla konuşması... kimin yazar, kimin anlatıcı olduğunun karışması... yine herkese hitap edecek bir kitap değil (çevirisi başarılı) ama bence kat'i surette bir başyapıt. dolayısıyla "2015'te okuduğum en iyi kitap ödülü"nü kendisine verdim. hayırlı, uğurlu olsun...
gelelim filmlere... yıllardır (baktım 8 yıl olmuş) her seyrettiğim filme imdb'den not veririm. 2015'te, blog adına bir yenilikle her ay "seyir defteri" başlığıyla bloga da aktarmaya başladım. yanlış saymadıysam bu yıl animasyon, uzun metraj belgesel her şey dahil 143 film seyretmişim. hepsine 10 üzerinden not veriyorum (4-berbat, 5-kötü, 6-idare eder, 7-seyredilir, 8-iyi film, 9-10 zaten çok iyi film). söz konusu ayda misal iki tane 8'lik film varsa, bloga afişini koyduğum film kazanıyor. Ocak'tan itibaren her ayın öne çıkan filmleri şunlar:
Ocak: Birdman (2014): 8/10
Şubat: Pride (2014): 8/10 (burada Equilibrium ve The Act of Killing de var. ama bu üçünden Pride'ı seçmişim)
Mart: Penguins of Madagascar (2014): 7/10
Nisan: Paddington (2014): 7/10
Mayıs: The Bélier Family (2014): 7/10
Haziran: Who Am I (2014): 8/10 (The Sixth Sense'ı geçmiş)
Temmuz-Ağustos-Eylül: Inside Out (2015): 8/10 (Boyhood'u geçmiş)
Ekim-Kasım: Listen to Me Marlon (2015): 8/10 (Me and Earl and the Dying Girl'ü geçmiş)
Aralık: Angst (1983): 8/10
9 olmadığına göre tabii ki 8'likler içinden bir değerlendirme yapmak gerekiyor.
Birdman aslında tavır olarak Üçüncü Polis'le Kaderci Jacques'ı da biraz andırıyor. Kahraman-kahramanın alter egosuna karşı. Pride, İngiltere'deki eşcinsel hakları mücadelesinin iyi anlatımı, hikayenin gerçek olması daha da güçlendiriyor filmi. Who Am I, Alman filmi; bir hacker'ın enteresan hikayesi. Inside Out çok eğlenceli animasyon, beynin içini tariflemeleri falan gayet güzel. Listen to Me Marlon'daki malzemeyi bilhassa bütün oyuncuların, oyuncu adaylarının, sinemayla uğraşanların, sinemaseverlerin görmesi gerek. Brando'nun ne kadar kendine özgü bir adam olduğu ortaya çıkıyor, yine de daha iyi işlense kesinlikle efsane olacakken olamamış bir belgesel-film.
1983'te çekilmiş Angst, Almanca "korku" demek. psikolojik gerilim. ama sahiden psikolojik sahiden gerilim. yine gerçek bir olaydan esinlenilmiş. Erwin Leder öyle bir performans yapmış ki hayran olmamak elde değil, kesinlikle üst düzey oyunculuk. daha acayibi ama yönetmen Gerald Kargl'ın tek filmi olması. 30 yaşında böyle bir film çeken, kamerayı türlü biçimlerde şahane kullanan biri neden başka film çekmez ki? bunu da o düşünsün tabii ben değil ama neticede "2015'te seyrettiğim en iyi film" ödülünü Angst'a verdiğimi bilsin.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder