kelimenin düz anlamıyla üç "kafadar" sahada bıçaklanan teknik direktörü bağlamışlar canlı yayına, almışlar ablukaya. adam "ameliyattan çıktım" diyor, "yeme bizi" diyorlar; adam "uefa a lisansım var" dedikçe, televizyondan bizim duyduğumuzu duymazdan gelip "senin diploman var mı? romanya'dan çakma bir şey mi aldın?" diyorlar; güya futbol uleması hazretler iki senedir türkiye'de çalışan adamı bilmiyorlar, "araya kimi soktun da iş buldun?" diyorlar, "diplomanın şekli şemali nasıl?" diyorlar. adam haliyle sinirlenince "burada raconu biz keseriz" tadına geçiyorlar...
peki, bıçaklanan Yüksel Yeşilova Türkiye'de gündeme ilk nasıl gelmişti hatırlayan var mı?:
Steaua Bükreş'i çalıştırırken görevinden alınan ve Başkan Becali'nin "Teknik Direktörümüz müslüman olduğu için başarısız olduk" şeklindeki şaşkınlık yaratan ırkçı açıklamasıyla gündeme gelen Yüksel Yeşilova, Bank Asya 1. Lig takımlarından Giresunspor ile anlaştı.işte bu adamların o zaman bağlansalar Yeşilova'ya, Becali'ye demediklerini bırakmayacaklarını adımız gibi biliyoruz. ama şimdi kendilerine biçtikleri rol "mahallenin ahlak bekçisi abileri".
Toroğlu, Çakar, Muhtar üçlüsü tiksinilecek adam prototipinin açık örnekleridir. içi boş bir delikanlılık ayağıyla, kerameti kendinden menkul bilgi birikimiyle "ortalamanın, sakilliğin, akıl tutulmasının esirgeyen, bağışlayan, öfkeden ağzından köpük saçan tahrip edici gücüne" yanaşan, oradan başka yerde de zaten tutmayacak, tutunamayacak adamlardır.
daha da açık demekten hiç çekinmem: bu heriflerden birisi yarın ölsün en ufak üzüntü duyarsam adam değilim.
meraklısına not:
vakti zamanında Toroğlu'nu da, Muhtar'ı da yazmıştım.
Artık Muhtar yok mu?