08 Ekim 2009
böyle başa böyle tarak
"Ben ekonomi tahsili gördüm. Eskiden para ve finans yönetimi diye bir şey yoktu. Muhasebe vardı. Sadece muhasebeyle bu iş yürümez. İstediğiniz kadar muhasebede başarılı olun. O kurumu başarılı kılamazsınız. Başarı, paranın ve finansın yönetiminde.
Bunu ben toprağı bol olsun Üzeyir Garih’ten de dinledim. Bir gün belediye başkanıyım, ziyaretime gelmişti, ve demişti ki; ‘Çok mağdur kaldık, şöyle oldu, böyle oldu tarih boyunca. çalıştık, çalıştık iki şeye karar verdik. İki şeyi başarmamız lazım. Bir, bilgiyi iyi yöneteceğiz, iyi bilim adamları yetiştireceğiz, iki, parayı iyi yöneteceğiz.’ Hakikaten bakıyorsunuz bilgide Yahudi ve Musevilerin çok ciddi keşifleri var. Bu icatları sebebiyle oturdukları yerden para basıyorlar.
Telefonun geçmişine baktığımızda orada onu görüyorsunuz. Ampulde, enerjide onu görüyorsunuz. Onlar, durdukları yerde hâlâ bunun rantını almaya devam ediyor. Aynı şekilde iletişimde bunu başarmış. Hala rantını almaya devam ediyor.
Parayı da tabii iyi yönetiyor. İstanbul’daki Yahudi vatandaşları şöyle bir inceleyin. Ben belediye başkanılığım dönemimde inceledim. Çoğu mülk sahibi olmazlar. En iyi yerlerde kiracı olurlar. Niye? Mülk sahibi olduğu zaman o para kayıptır. Ama parayı çalıştırdığı zaman en güzel yeri de kiralar, orada oturur.
Kirasını öder. Ama para devamlı üretmeye devam eder. Onun hesabını da gayet iyi yapar.
Ama bizler de yeri bulduğumuz zaman neyimiz var neyimiz yok hemen oraya veririz. Ticari hayatının içinde de hiç yer almayız. Bunların üzerinde ciddi manada durmak, iyi değerlendirmek ve gelecek nesillere bu sinyalleri bu kılavuzluğu, rehberliği hep birlikte yapmamız lazım.”
IMF protestosu sırasında durumdan vazife çıkaran vatandaşın vatandaşı dövdüğü bir memleketin başbakanın "ulan capon yapmış", "şerefsizzler paranın ağğğmına koyuyorlar", "şöyle oturduğumuz yerden bi para kazanamadık ki" tadında açıklamalar yapması anormal değil tabii.
ps.
- şurada muhteremin ticaretle ilişkisine dair birtakım şeyler görülebilir.
- şuradaki "alaydaki tek kantinin subayı oldu ve yeni kantinler açtı" lafı bütün meselenin özeti olarak da görülebilir.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
7 yorum:
Bir de o "ev almıyorlar çünkü..." tespitinin arkasında bambaşka işler var. Daha iyi bir yatırım olduğu için değil, basbaya "yarın bir gün bir 6-7 Eylül daha olur da onu da elimizden zorla alırlar mı?" korkusundan kirada oturuyor genelde Yahudi cemaati. Yalnızca ev almamakla kalmıyor, nakit paralarını da Avrupa bankalarında saklıyorlar. Roni Marguiles'in "Kalpsiz Dünya'nın Kalbi" kitabından:
“Ne Karadeniz’de vapur, ne Romanya’dan kadın, ne Türkiye’de ev”. Bu kitabı yazarken sorduğumda, sadece dedemin değil, cemaatin çok kullandığını öğrendim bu sözü. [Dipnot’ta]: İlginçtir, Nuray Mert’e bu sözü aktardığımda, aynısını Türkçe olarak duyduğunu söyledi. Türkler mi Yahudiler’den almış, tersi mi, kim bilir, ama açık ki her iki halka da makul gelmiş bu söz. Osmanlı ve Türk devletleri sadece Yahudilere eziyet etmemiştir elbet. Kemalistlerle faşistler “Elli dokuz devlet” kurmakla övünedursunlar, Türkiye’nin bütün halkları, Türkler dahil, bu devletler hakkında ne düşündüklerini atasözlerine çoktan dökmüşler!
[ s.76 ]
Daha yeni okudum hazır unutmadan yazayım ben de Abraham Levy anlatıyor Osmanlı'da Yahudilerle ilgili kitabında. İstanbul'un fethinden hemen sonra Fatih birçoğu o sırada İspanya'dan yeni göçmüş gelmiş olan Yahudileri alıp ticaret hayatını yeniden kursunlar diye, aslında sadece bunun için değil ekonomik ve sosyal hareketlilik için İstanbul'a yerleştirmiş. Bunu yaparken de evet aha yeni gelip oturdukları evlerinden çıkarıp götürmüş İstanbul'a.
değil tabi...
sabah kahvaltı ederken radyodan dinlemiştim bu konuşmayı ve yorumlarını.
herhalde dedim, "'one minute'tarihe mi karıştı," "geri adım mı atıyor," sözlerine karşı, amerika ziyaretinde gelişen tavrını açıklamaya çalışıyor.
"bir hatadır yaptık, o anda öyle fevri davrandık, affola," diye.
belli ki yahudi lobisi güçlü amerika, sivri kenarlara bir törpü istemiş ve gereken yapılmış.
tabi açıklamayı sadece parayla ilgili yapması apayrı konu.
kıymetli faruk ahmet,
bu lafı bilmiyordum, çok iyi oldu. şükranlarımızı sunuyoruz.
muhterem seyyarat,
hangi kitap ki acaba o?
değerli janus,
ben bunun amerikanyayla çok alakalı olduğunu düşünmüyorum. bu, "iyi bir şey söylüyorum" derken biliçaltından sızan ırkçılığın bir yansıması bence. zira kendisi gayet kontrolsüz bir insan esasen kanımca.
Avigdor Levy, ed., Jews, Turks, Ottomans: A Shared History. (Çok hızlıyımdır)
var olun:))
"iyi bir şeyler," söylemeye niyetlendiği kesin :)
yakın zaman önce amerika'da görüşmeler yapmıştı. bir iki hafta sonra bunları söyleyince ikisini birbirine bağladım. olmayabilir de.
Yorum Gönder