2000 gelmeden yine epey önce, ''yaşlanma'' diye bir şeyin varlığını algılamaya başlayınca etrafımdaki yaşlıları gördükçe bambaşka bir hesap yapmaya başladım: ''39 yaşındayken yıl kaç olacak?'' 39 yaş çok uzaklarda, ben onun epey gerisindeydim. ama insanın bitim noktasının 39 yaş olduğuna, 40'tan sonra her bakımdan gerileme olacağına dair bir fikir yavaş yavaş, gerçekten yavaş, bütün kafamı kaplamaya başladı, bir daha da çıkmadı:)
hayat aktı durdu. 2000 geldi. geçti. sonra 39'a da her gün daha da yaklaştım -insan küçükken ne düşündüğüne dikkat etmeli işte, çünkü onlar neredeyse hep kalıyorlar akılda-; bazen çok farkında oldum, bazen hiç farkına varmadım. ve işte sonunda ''ben 39'ken kaç yılında olacağız?'' diye soran çocuğun cevabını aldığı yerdeyim. kendi bitim noktama gelmiş gibi hissetmiyorum doğrusu, yanıldığımı kabul edebilirim. yine de...
artık ''şu yıl kaç yaşında olacağım'' falan gibi sorularım yok:) bundan sonra daha kaç yıl yaşarım, kaç doğum günü daha kutlarım bilmiyorum ama bu saatten sonra yaşadığım her dakikayı kâr kabul ediyorum:) çok uzun yaşamak gibi bir arzum yok ve fakat her bakımdan daha iyi bir insan olmak yönündeki çabalarımız (ki zor, becerilebilecek bir şey de değil pek) sürecektir. hayatta daha büyük bir hedef olabileceğini de sanmıyorum zaten artık.