13 Ekim 2009

"fransa beni kabul edecek"


"100 kişi olacak, 100 olay olacak o yüzdenin arkasında kaç yazıyorsa o kadarında bu olan olacak". yüzde hesabı bunun ötesinde ne ki? "topla oynama oranları yüzde 60'a 40" misal, sahaya 100 top atsan 60 tanesiyle bi takım 40'ıyla bi takım oynayacak; "ölüm oranı yüzde 46" misal, yüz kişiyi topla 46'sını öldür; "oy oranı yüzde 7.25" misal, aramızda gezen yüz kişiden 7.25'i o partiye oy vermiş...

"açın türkiye'nin önünü", Genç Parti, 2002 genel seçimlerinde yüzde 7.25 oy almış (2.284.644 kişi), 2004 yerel seçimlerinde yüzde 2.57 oy almış (818.968 kişi), 2007 genel seçimlerinde yüzde 3.03 oy almış (1.062.352 kişi).

darısı osman pamukoğlu'nun başına, öfke kontrolü için kendisine verilen kitap okuma cezası ağır gelmiş olacak ki, sosyolojik çalışmalara konu olacak kadar başarılı cem uzan'ın fransa'ya siyasi mülteci olarak yerleştiğini okuyoruz. beni bozmaz, fakat işte bu herife oy veren yüzdeler var ya, en azından okkalı bir "kolları kopsun"u sonuna kadar hakkediyorlar. beddualarım tutar, yakın zamanda yüz kişiden en az 2.57'sinin kollarını görememeye başlarsanız, korkmayın!

08 Ekim 2009

böyle başa böyle tarak


"Ben ekonomi tahsili gördüm. Eskiden para ve finans yönetimi diye bir şey yoktu. Muhasebe vardı. Sadece muhasebeyle bu iş yürümez. İstediğiniz kadar muhasebede başarılı olun. O kurumu başarılı kılamazsınız. Başarı, paranın ve finansın yönetiminde.

Bunu ben toprağı bol olsun Üzeyir Garih’ten de dinledim. Bir gün belediye başkanıyım, ziyaretime gelmişti, ve demişti ki; ‘Çok mağdur kaldık, şöyle oldu, böyle oldu tarih boyunca. çalıştık, çalıştık iki şeye karar verdik. İki şeyi başarmamız lazım. Bir, bilgiyi iyi yöneteceğiz, iyi bilim adamları yetiştireceğiz, iki, parayı iyi yöneteceğiz.’ Hakikaten bakıyorsunuz bilgide Yahudi ve Musevilerin çok ciddi keşifleri var. Bu icatları sebebiyle oturdukları yerden para basıyorlar.

Telefonun geçmişine baktığımızda orada onu görüyorsunuz. Ampulde, enerjide onu görüyorsunuz. Onlar, durdukları yerde hâlâ bunun rantını almaya devam ediyor. Aynı şekilde iletişimde bunu başarmış. Hala rantını almaya devam ediyor.

Parayı da tabii iyi yönetiyor. İstanbul’daki Yahudi vatandaşları şöyle bir inceleyin. Ben belediye başkanılığım dönemimde inceledim. Çoğu mülk sahibi olmazlar. En iyi yerlerde kiracı olurlar. Niye? Mülk sahibi olduğu zaman o para kayıptır. Ama parayı çalıştırdığı zaman en güzel yeri de kiralar, orada oturur.
Kirasını öder. Ama para devamlı üretmeye devam eder. Onun hesabını da gayet iyi yapar.
Ama bizler de yeri bulduğumuz zaman neyimiz var neyimiz yok hemen oraya veririz. Ticari hayatının içinde de hiç yer almayız. Bunların üzerinde ciddi manada durmak, iyi değerlendirmek ve gelecek nesillere bu sinyalleri bu kılavuzluğu, rehberliği hep birlikte yapmamız lazım.”


IMF protestosu sırasında durumdan vazife çıkaran vatandaşın vatandaşı dövdüğü bir memleketin başbakanın "ulan capon yapmış", "şerefsizzler paranın ağğğmına koyuyorlar", "şöyle oturduğumuz yerden bi para kazanamadık ki" tadında açıklamalar yapması anormal değil tabii.

ps.
- şurada muhteremin ticaretle ilişkisine dair birtakım şeyler görülebilir.
- şuradaki "alaydaki tek kantinin subayı oldu ve yeni kantinler açtı" lafı bütün meselenin özeti olarak da görülebilir.

06 Ekim 2009

eve dönen çoraplar


teki kaybolmuş çorapların nereye gittiğine dair bir fikrim yok. fakat tek çorapları atmama gibi bir huyum var. bir gün eşlerinin bir yerden çıkacağına duyduğum inançtan ziyade fazla uzaklaşmış olamayacaklarını bilmemden kaynaklı.

nitekim günlerrrr sonra, çıktıkları uzun yurtdışı seyahati tamamlayıp eve dönen ailenin haylaz çocukları misali ama çamaşırlığın en dibinden ama çekmecenin ücra köşelerinden ortaya çıkıp tekrar eşleşen çorapları giymek sadece verdiği muzafferane duyguyla değil, "yeni bir çift çorabım oldu" duygusu yarattığı için de güzel.

yok, resimdeki çoraplar benim değil...
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...