31 Aralık 2025

2025'in kitabı-filmi

ilk defa 2015 yılında yapmaya başlamışım "yılın kitabı-filmi" törenini. bu sene 10. sene olmuş (gerçi blogun yaşı da olmuş 19 -ki artık neredeyse sadece film listesi tuttuğum bir yerden başka bir şey değil maalesef-) vay be... aslında bütün hikaye kendim için tuttuğum bir liste olarak başlamıştı ama zamanla epey insanın sorduğu, merak ettiği, hatta bazılarının esinlendiği bir gelenek haline geldi. altını tekrar çiziyor ve hatırlatıyorum ki, bunlar benim o yıl içinde kendi keyfim için okuduğum (ki ben profesyonel bir okurum, mesleğim gereği, o yüzden mesela iş gereği okuduğum ya da epeyce göz attığım kitaplara "okudum" diyemiyorum) ya da izlediğim kitaplardan ve filmlerden oluşan bir liste. 10. yıl kutlamalarını geride bırakıp gelelim kazananlara (bkz. önceki yılların kazananları listesi)... 

"2025'te okuduğum en iyi kitap" adayları şunlar oldu: 

*Gramsci'nin İki Hapishanesi: Faşist Hapishane ve Komünist Labirent-Franco Lo Piparo

*Yalnız Adam – Bernardo Atxaga

*Bir Bulut Kaynıyor (Bu Diyar Baştanbaşa, #4) – Yaşar Kemal

Gramsci'nin İki Hapishanesi'ni daha önce yarım yamalak okumuştum, bu sene Hapishane Mektupları için bir önsöz yazarken dönüp satır satır okudum. çok kabaca, bir yanıyla Gramsci'nin aslında bir sürü insanla anlaşamadığı için partiyi bıraktığını, bir yanıyla da yoldaşlarının onu aslında gözden çıkardıklarını anlatıyor. bu, sadece Gramscicilere hitap eden bir kitap, Lo Piparo'nun bazı iddiaları da spekülatif ve fakat ben adamın duygusunu, peşine düştüğü şeyin arkasından titizlikle koşturmasını beğendim. Yalnız Adam'la bir geçmişimiz var: kitabı 2008'de almışım! başladığımı ama sonra bir kenarda kaldığını hatırlıyorum. iyi bir kitap olduğunu zaten hissediyordum ama tam 17 yıl sonra tam olarak okuyunca çok beğendiğim bir kitap oldu. eski bir ETA militanının hayatı, kendini, geçmişini sorguladığı bir hikaye. aslında Yalnız Adam 17 yıl beklemenin şerefine de yılın kitabı ödülünü alabilirdi ama öyle bir rakip var ki karşısında: Bir Bulut Kaynıyor. romancılığını bir yana bırakarak çok net söylüyorum, Yaşar Kemal bu ülkenin gelmiş geçmiş en büyük "röportaj" yazarıdır! adlı adınca röportajdan, bir yazın türü olarak röportajdan söz ediyorum. saçma sapan sorulara verilen saçma sapan yanıtları içeren değil, mevzu neyse oraya gidip, insanlarla konuşup, bilgi alıp sonra bunlardan da yararlanarak kendi görüşünü de anlattığın yazın türünden. Bir Bulut Kaynıyor'da Yaşar bey bunu öyle bir yapıyor ki (ki bu aslında röportaj derlemelerinin dördüncüsü) insan bir şeyler okumaktan zevk nasıl alınır tekrar hatırlıyor. dolayısıyla da "2025'te okuduğum en iyi kitap ödülü" ayakta alkışlarla Bir Bulut Kaynıyor'a gidiyor.   

her seyrettiğim filme imdb'den not veririm: 10 üzerinden: 4-berbat, 5-kötü, 6-idare eder, 7-seyredilir, 8-iyi film, 9-10 zaten çok çok iyi film. her ay seyrettiklerimi "seyir defteri" başlığıyla bloga da aktarıyorum. 2025 aday listesi şöyle (tüm aylarda en yüksek puanı almış filmler bunlar. ama mesela 2-3 tane 8 varsa 7'ler aday listesine giremiyor tabii): 

*Mississippi Burning (1988): 8/10

*The Father (2020): 9/10

*Kramer vs. Kramer (1979): 8/10

Mississippi Burning ve Kramer vs. Kramer çok iyi filmler. birindeki ırkçılıkla hesaplaşma, diğerindeki oyunculuk şov (Hoffman-Streep) çok başarılı. ve fakat onların da talihsizliği kitapta Yalnız Adam'ın başına geldiği gibi  bir "baba"yla karşılaşmaları: The Father, seyretmeyi bitirdiğim an bu sene geçilemeyeceğini anladığım filmlerden oldu. "benim aslım bir tiyatro oyunu" diye bağıran The Father demans üzerine ilk film falan değil tabii ama çok iyi oyunculuklarla öyle bir anlatımı var ki, demansı muazzam resmediyor. neticede bu insana tokat atan film "2025'te seyrettiğim en film" ödülünü bileğinin hakkıyla alıyor. aferin sana Florian Zeller! 

belgesel dalında ödülü iki 8'lik iş, "Düet" (2022) ve "Yollara Düştük" (2014) paylaştı. dizideyse  M: Il figlio del secolo (2024) "sanattan yarılan, seyredilemez bir MUBI dizisidir" düşüncemi bana yedirdi ama This Is Us (2016–2022) sahiden başka bir şey; çok iyi anlatım, çok iyi karakter kurulumu. dolayısıyla dizi ödülü ona gidiyor. yarı belgesel-yarı dizi Clarkson's Farm (2021) ise anılmadan geçilmeyecek iş; eğlence ve gerçeklik anca bu kadar harmanlanabilirdi herhalde. 

Hiç yorum yok:

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...